Bir Başyapıt To The Moon ve Onun Soyundan Finding Paradise

Sence bu oyun Efsane olacak kadar iyi mi?


  • Kullanılan toplam oy
    2

admiraldus

YASAKLANDI
Mesajlar
1,234
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
923
Puanları
0









/ * * BİR BAŞYAPIT TO THE MOON ve ONUN SOYUNDAN FINDING PARADISE * * \


Bu oyun inanılmaz! Indie oyunlardan biri olan To The Moon gerçekten senaryo olarak bir başyapıt. Eğer her şeyin grafik olmadığını düşünen senaryo aşıkları varsa bu oyunu denemeliler. Müthiş zevk alacaksınız!

Bu güne kadar beni etkileyen oyunların en başındadır. Kimi zaman senaryosu, kimi zaman duygusallığı ve kimi zaman ise esprileri ile sizi bir anda güldürebilecek ve ağlatabilecek tek oyundur.

Oyunu hiç denememiş arkadaşlar için bir kaç detay vereyim. Oyun Kan Gao neden bir adam tarafından küçük bir ekiple yapılmış. Ve inanılmaz bir oyun benim fikrimce. Bu iki boyutlu ve grafikleri umursamıyorsanız cevheri görebileceğiniz oyunu oynamak için aslında sadece fare bile kullanabilirsiniz. Klavyeyi neredeyse hiç kullanmıyorsunuz. Hikayesinin ne kadar iyi olduğundan bahsetmeyeceğim çünkü her şeyi bırakıp tüm gün boyunca oynayabileceğiniz bir oyun. Ayrıca oyunda ki karakterler harika. Her an sizi gülümsetiyorlar.

Oyunu hiç oynamamış arkadaşlar için bir de konuyu anlatalım: Oyunda Sigmund Agency of Life Generation isimli şirketin iki doktorunu kontrol ediyorsunuz. Bu şirketin amacı ölüm döşeğinde olan insanların son isteklerini gerçekleştirmek. Normalde yapamadığı veya başaramadığı şeyleri zihinlerinde anılarıyla oynayarak sanki onu yapmış gibi bir izlenim verip onların daha huzurlu ve mutlu ölmelerini sağlıyorsunuz. Temelde şirketin amacı bu. Oyun da ölmek üzere olan Johnny Wyles’a yardım etmeniz gerekiyor. Johnny nedenini hatırlayamasa da aya gitmek istiyor ve siz de bu gizemi çözüp Johnny’yi aya yollamaya çalışıyorsunuz. Oyun cidden bir başyapıt ve hikaye severlerin hemen oynaması gereken bir oyun.

Dahası To The Moon daha ilk oyun. Bir de bu yılın yazında çıkacak (öyle planlıyoruz.) Finding Paradise adında ikinci oyunun çıkması bekleniyor. Steam'da bu yılın yazında çıkacağı belirtilmiş.

Kısaca konudan bahsettik. Eğer oyunu oynamak istiyorsanız bu bölümden sonra okumamanız tavsiyemdir. Spoiler içerecek.





Açıkçası oyun ile ilk tanıştığımda "Pehh, bu nasıl oyun. Neyse biraz bakayım da zaten bütün gün boşum." demiştim. Bir kaç bölüm izledikten sonra oyunun bu kadar iyi olacağını tahmin bile edemezdim. Hele ki bunun büyük bir kısmını oyunda ki karakterlere borçluyum. Özellikle Dr. Watts çok duygusal anda bile bir cümle ile sizi kahkalara boğabilecek kadar espri dolu bir karakter. Fakat Dr. Rosalene Watts'ın yanında çok sıkıcı kalıyor nedense. Bu nedenle oyunu oynarken fikrimce Watts ile devam edin.

Hikaye ilerledikçe beni daha da içine bağladı. Johnny'in isteğini gerçekleştirmek için anılarında basamak, basamak geri gidiyorsunuz. Gittikçe Johnny'in genç dönemlerine doğru ilerliyorsunuz. Her adımda bir gizemi çözerek ilerliyorsunuz bu esnada Johnny'in mahremiyetini bitiriyorsunuz ancak bir amacınız var. Tabii çok şaşıracağınız noktalar var. (Johnny'in River'i neden sevdiği gibi. Okul anısında vardı.)

Johnny'in anılarında geri giderken en göze çarpan Johnny'in karısı River'in neden sürekli origami tavşanlar yapması idi. Bunun sebebinin Johnny ile River'in düğününe giderken araba ile bir tavşan ezmeleri olduğunu düşünmekteyim. Bu durumu oyun, arka plan sesleri ile korkunç bir görünüm verdi. River’ın insanlarla iletişim bozukluğunun bir rahatsızlıktan olduğunu biliyoruz. Hatta bu rahatsızlığın adını duymuştum ancak şu an hatırlayamıyorum. Bu anlattığım olaylar o kadar duygusal şekilde anlatıldı ki, Johnny için üzülmüş ve yatarken ne yapıyor bu adam diye düşünüyordum. Yani River'e o kadar sevgi ile aşıktı ki... Nedense oyun sonlara doğru (çeyrekten 1.5 tık önce.) romantik bir hal almaya başladı. Bunun en büyük kanıtlarından biri, River ölüm döşeğinde iken Johnny'in ona sadece 2 nota'yı tekrar edip duran piyano ile çalınan bir beste yapmış olması. Ancak şöyle bir şey var ki beste çok güzel (harikaydı aşk ve sevgi doluydu.) ve bir ara dinliyordum.

Hikaye güzel gider iken birden şok yaşandı. Hikaye ne kadar Johnny, River ve Ay hakkında (anya'yıda unutmayalım.) geçsede. Ve birden talihsiz bir şekilde annelerinin kullandığı arabanın altında kalan Joey’in, annesi için, rolünü üstlenmek ve bu olayı da unutması için kullandığı ilaçlarla hafızasının bir köşesinde olayın olduğu günü ve öncesini saklayıp kapatmak inanılmaz yorucu olmuş olmalı fakat Johnny’in hatırlayamadığı bu istek tam olarak da oralarda saklı olduğu için unutulmuş anılardaki yolculuk daha rahatsız edici oldu benim için. Burada aslında bir merak oldu. Bu anı basamağına inildiğinde ve Joey arabanın altında kaldığında Watts ve Rosalene bir an bir akıl karışıklığına kurban gitti. Eğer Johnny öldüyse biz bu anıya nasıl geldik diye bir soru sordular kendilerine, fakat bu anı Johnny'in değil Joey'in ölümünü gösteriyordu. Ve sanırım bu anıyı unutmak için (tam hatırlayamadım.) ilaç aldığı için sonra ki anılarda bir kopukluk ve bağlanamama durumu yaşanmıştı. Anılarda geri gittikçe, bir insanın mahremiyet dolu anılarılarını gördükçe biraz rahatsız oldum diyebilirim. Çünkü Johnny'in River ile sevgi dolu o anılarının altında küçüklükte Johnny'in River hakkında söyledikleri biraz beni kızdırdı diyebiliriz. Çünkü doktarlar anılarda geriye gittikçe mahremiyet yüklü anıları deşiyordum. Ama hastanın istekleri ve bu isteklerin yerine getirilmesi önemli olan tek şeydi. Bir taraftan da hikayenin nereden nereye bağlanacağını ve nereye gideceğini ciddi anlamda merak ediyordum. Tüm o zeytin kavanozlarının bir taraftan sevilip sevilmeme durumu, Johnny'in neden aya gitmek istemesi, River'in tavşan ilgisi ve River'in iyileşmek için parayı kullanmak yerine Johnny ile inşa ettikleri (ettirdikleri.) evi tamamlatmayı neden istediğini çok merak ediyorum. Hatta oyunda Dr.Watts bunun aptalca veya saçmaca olduğunu belirtmişti. Aynı fikirdeyim. Hele ki şu anya denen deniz feneri. Zaten küçüklükten beri (Johnny ile River'in bir uçurumda konuşması.) o konuşmada River şu sözlerden bir kaçını söyledi. "Milyonlarca deniz feneri, sanki uzayın derinliklerine saplanmışlar. Ve gün gelecek onlardan birini arkadaş edineceğim." aslında bu her şeyi açıklıyor. Ve o konuşmada dikkatimi çeken Johnny karnavalda o uçurumda ki kütüğe oturmuş, River gelmiş Johnny ona bakmış, River arkasını dönüp giderken Johnny "Neden benimle oturmuyorsun?" demiş ve River ise "Benim yerime oturmuşsun!" demiş. Bu konuşmada beni en çok etkileyen şey Ay idi. Ay, Watts'ın not defterinde "Johnny ve River kaybolduklarında tekrar buluşacakları yer." olarak adlandırılmış. Olamaz! Oyunu izlerken aklıma gelmemişti. Belki de aya gitme isteği bu yüzden gerçekleşmiş olabilir. Sonuçta River öldü ve hiçlikte kayboldu. Johnny'de bunu düşünüyor olabilir. Bunun hakkında yorumlarınızı bekliyorum.
Yani bir şeyler hatırlatmaya çalışıyor oluşu çok aşikardı oyunun aslında.


Joey ve John’un çok kısa süreli hikayesi de beni inanılmaz etkiledi ama asıl olay bundan biraz daha öncesiymiş.





Bu noktada oyunun başından beri yapmaya çalıştığımız şeyin aslında güzel bir şey olmadığını düşünmeye başladım işte. Dr. Rosalene’in muhteşem çözümü bu fikri oluşturdu bende. Oyun boyunca beni en çok rahatsız eden şeydi. Yani onlarca şeyi yer değiştirmek, mahremiyeti fazlasıyla bozmak, o hayvan leşleri nedense rahatsız edici şeyler.

Rosalene, River’ı Johnny’in hayatından çıkarttı ve kardeşinin kazasını da olmamış gibi anılarında değiştirdi. Şaka mı bu? Johnny'i bir simülasyonun içine soktu yani, tam da yapması gerektiği gibi. Gerçek olmaktan çok uzak bir şeydi elbette bu. Şirkete başvuran hastaların son istekleri bu biliyorum ancak gerçek hayattan çıktığın zaman olaylar değişir. Zaten Watts bunu Rosalene'e söylemişti. Ve sonuç ne oldu? Süper düşmanlar Watts'ı kovaladılar. Ve oyun birden aksiyon oyununa dönüştü. Hatta burada "Bu da nedir böyle?" dediğimi hatırlıyorum. Yazıyı oynamadığı halde buraya kadar okumak isteyen arkadaşlar için söyleyeyim evet Johnny Ay’a çıktı, kardeşi Joey’de yazar oldu ve Johnny’in zihninde yaşamakta ve John, River ile NASA’da karşılaşıyor. River’da onunla beraber uzaya giden ekipteymiş. Ve oyun burada bitiyor. Açıkçası bu sonu hiç beğenmedim ve dahası Johnny'i kontrole gelen Doktor ile Johnny'in hizmetçisini de simülasyona getiriyorlar ve bir sürü insan ağızlarını yayarak "WOAHH!" diye konuşuyorlar. Burada "Bizi burada getirdiğiniz için teşekkürler." diyor doktor ve hizmetçi. John’un River için bestelediği şarkının ise ismi artık To The Moon ve River bu ismi çok beğeniyor Johnny'in zihninde. Şimdi burada ne güzel her şey romantik ve yolunda diyenler olabilir… Hayır değil. Hiçbir şey yolunda değil. River öldü ve John asla o tavşanların ne demek olduğunu hatırlayamadı. John asla River’a bazı şeyleri açıklayamadı. Bu saçma sapan simülasyonun içinde sahte bir mutlulukla öldü evet ama cidden bunu tercih etmek, insanın kendini bile isteye kandırması oyunun sonunu gerçekten ve oyunu biraz bozdu. Beraber geçirdikleri onca anıya ihanet etmek. Hepsini kaybetmeye değer miydi? John River’ın elini tutup aya gittiğinde, yani en azından gittiğini sandığında bence tamamen kayboldu. Çünkü zihninde tanıdığı River hayatını geçirdiği kişi değildi. River ise kocasının kaybolduklarında buluşacakları yeri asla hatırlayamayacağını düşünerek öldü. Ayrıca burada Rosalene ve Watts köprüde roketin kalkışını izlerken Rosalene yüksek bir basamağa çıkmış ve Watts ise "Haa, öylemi? Oraya geleyim de beni tekrar aşağı at değil mi?" diye Rosalene'e seslendi. Bunun esprisi anılarda geriye giderken Watts ve Rosalene yanlışıkla anya denen deniz fenerinin üstünde diğer anıya geçiyorlar. Rosalene hemen aşağı inmeliyiz diyor ancak Watts inmem diyor. Rosalene'de malum, çuval gibi Watts'ı aşağı düşürüyor. Tabii köprüde iken Watts'da Rosalene'yi düşürmeye çalıştı ancak ne yazık başarısız oldu. (başarılı olmasını isterdim.)

Şu an bu oyundan sonra yaşamda tek bir hakkımın olduğunu anladım. Ya iyi ya da kötü, bazen mutsuz ama bazen mutlu. Ve sahte bir hayat beni mutlu etmeyecek. Bunu benimsedim.

Son olarak ise Finding Paradise'den kısa bir bahsedelim. Oyun dediğim gibi bu yılın yazında çıkacak ve bu sefer farklı bir adamın istediğini gerçekleştireceğiz. Adının çevirisi "Kayıp Cennet" gibi bir şey oluyor. Cennet'e mi gitmek istiyor? Bunu öğreneceğiz. "Ve kısa kaldı Yaz'a, yokmu bana en güzelinden bir fragman ya kanka?" diyenler için sizi hemen yeni oyun için bir fragman ile baş, başa bırakalım.










Oyuna 10 üzerinden 10 veriyorum her ne kadar hikaye sonlara bozsa da muhteşem bir eser ortaya koyulmuş ve bu tecrübeler ile Kan Gao beyin (Kan Gao bir beyin mi diye espri yapıp sizi camdan aşağı atayım.) yeni oyununda çok iyi bir iş ortaya koyacağını (çıksa da yesek usülü tarzında bir heyecan var üstümde.) biliyoruz.








En son olarak oyunu izlemek isterseniz en iyi anlatım yapanlardan ve Youtube'de yer edinmiş kaliteli ve saygılı insanlardan Burak ağabey'i size tercih ederim. Oyunun ilk bölümünü buradan izleyebilirsiniz.




*/ ==─==─==─==─==─==─==─==─== \*

Yapması uzun, kimisi 10 kimisi 100 kimisi de 1000 kelime olan konumuzun sonuna geldik.
Umarım bu incelememi beğenmişsinizdir. Ve sonuna kadar okumuşsunuz. Spoiler yüzünden okumadıysanız hemen şu oyunu oynayın ve konumu okuyun yoksa arkanızdan ağlar.

Sağlık ve huzurla kalın!

" HAYAT BİR YOKUŞTUR, AMA MANZARA HARİKADIR! "


 


Son düzenleme:

KaanGunlu

Işık Taşı Madencisi
Mesajlar
3,239
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
4,843
Puanları
6,840
Güzel oyuna ama başyapıt falan değil. Güzel bir roman oku bu oyunun hikayesinden eminim daha iyidir.
 

Üst