Argos
bre!, behey!, hey!
- En iyi cevaplar
- 0

Tarihler 29 Ekim 2003'ü gösterdiğinde, o güne kadar piyasanın neredeyse tek hakimi olan Medal of Honor'a karşı bir rakip çıkıyordu piyasaya. Medal of Honor: Allied Assault isimli oyunun yapımcıları, Infinity Ward ismi altında birleşmiş ve Call of Duty (Göreve Çağrı) isminde yeni bir savaş oyunu serisi başlatmışlardı. Aslında yaptıkları şey hemen hemen aynıydı. İkinci Dünya Savaşı'nda yaşananlar üzerine bir hikâyeye sahip olan Call of Duty'i o dönem rakiplerinden ayıran ve birinci sıraya oturtan şey, hikâyenin işlenişi ve aksiyonun kurgulanma şekliydi.
2003'ün ve ilk oyunun üzerinden tam on yıl geçti ve şimdi karşımızda serinin -görev paketleri gibi ek içerik oyunları dışında- dokuzuncu oyunu duruyor. Video oyunları dünyasının muhtemelen en iyi pazarlama sistemine sahip serisi Call of Duty, Black Ops 2 ile her sene olduğu gibi oyuncuların karşısına bir kez daha çıktı.Ekli dosyayı görüntüle 15180
Black Ops 2'ye geçmeden önce, serinin geçirdiği değişikliklere kısaca göz atmakta fayda var. 2003 yılında çıkan ilk Call of Duty oyunu, klasik II. Dünya Savaşı'nı konu alıyor ve oyuncuları farklı milletlerin askerlerini yönetmeye davet ediyordu. Başarılı bir çıkışın ardından “United Offensive” ismindeki genişleme paketiyle ilk oyun asıl kalitesine kavuşmuştur. Daha sonra bugünlerde bile “en iyi askeri FPS oyunu” olarak konuşulan ikinci oyun geldi ve oyuncuların çok büyük kısmını seriye bağladı. Serinin ikon karakteri Kaptan Price ilk defa bu oyunda ortaya çıkmıştı ve çoklu oyunculu modları hala oynanacak kadar bir başarı elde etmişti. Seri durmadı, Treyarch firmasının ilk kez geliştirdiği üçüncü oyunla sadece Playstation 3, Xbox360 ve Wii'ye çıkarak bilgisayar oyuncuları tarafından tepki çekti. Serinin belki de en geride kalmış oyunu olan üçüncü oyundan sonraysa Activision çok ciddi bir karar alarak seriyi II. Dünya Savaşı'ndan çıkarıp modern savaşların göbeğine bıraktı. Bu düşünceyle oluşturulan ilk oyun Call of Duty 4: Modern Warfare ise tüm serinin en fazla etkiye sahip oyunu oldu. Kimse tarafından beklenmeyen bir başarı elde eden Modern Warfare, yeni bir serinin başlangıcı oldu ve milyon dolarlarca gelirle Activision tarafında gülümsemelerle desteklendi. Bu noktadan sonra ise Call of Duty serisinin oyunları Infinity Ward ile Treyarch'ın ellerine bırakıldı. Modern Warfare oyunlarını Infinity Ward yaparken, “ara oyunlar” olarak bakılsa da oldukça büyük bütçeli ancak Modern Warfare'den ayrılan diğer oyunları (Call of Duty: World at War, Call of Duty: Black Ops) Treyarch yapmaya başladı. Modern Warfare'in kazandığı başarıların gölgesinde kalan Treyarch ise her oyununda farklı fikirleri denedi, seriye “zombi modu” geleneğini kattı ve oyuncularla arasını düzeltmeye çalıştı. Bütün bunlardan sonra ise, kaldığımız yere geri dönüyoruz. Modern Warfare 3 ile oradaki hikâyeye son noktayı koyan Infinity Ward'dan sonra sıra, Black Ops ile başarılı olan Treyarch'da.
Aslında Black Ops serisi, yapımcı Treyarch'ın Call of Duty markası içerisinde yaptığı en iyi çıkış olarak nitelendirilebilir. Call of Duty 3 ile ilk defa yapımcı koltuğuna oturan firma, bu oyunla tepkileri üzerine çekmişti. Bundan sonra World at War ile değişik oynanış mekanikleri denediler ama o dönemde Modern Warfare rüzgarı estiği için pek de seslerini duyuramadılar. Ancak ilk Black Ops oyunu ile, hem diğer FPS oyuncularının hem de Modern Warfare takipçilerinin ilgisini çekmeyi başardılar. Black Ops, anlattığı hikâyede ziyade bu hikâyeyi anlatış şekliyle diğer oyunlardan ayrılmıştı. Bir an bile düşmeyen aksiyon, kimilerine göre gereksiz baş ağrısıydı, kimilerine göre de tam olarak Call of Duty markasının ihtiyaç duyduğu şeydi. Öyle ya da böyle, çıktığı dönem tüm satış rekorlarını kıran Black Ops'dan sonra, hikâyenin devamı niteliğindeki ikinci oyun da geldi karşımıza. Tabii yeni rekorlarla birlikte.


