Canavarların İsimleri

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
...nereye gider?
...
Bulutların üstünde yürüyordum ve görüntüler etrafımda uçuşuyordu. Neredeyim ben? Yavaş yavaş uyanırken hülyalı yürüşüm son bulmuştu, nihayet sert zemini hissediyordum ve beynim görüntüleri birleştirip yürüdüğüm koridoru bana göstermişti. Son geldiğimden beri biraz değişmişti burası ama buraya o kadar aşinaydım ki bedevilerin kum tepelerinin yeri değişse bile yolunu bulduğu gibi yolumu bulabilirdim.

Odaya direk girdim zaten beni beklediğini biliyordum yoksa beni uyandırmazdı.

- Seksenler ingilteresi tarzı baya hoş olmuş.

- Beğenmene sevindim. Tahmin ediyorum ki iyisindir, göreve geçelim.

Görev. Benim görevim. Karanlıktan fırlayan küçük bir yaratığı can havliyle dövdüğümden beri yaptığım görev. Zihinlerden kaçan kabuslarla korkaklar yerine yüzleşmek.

- Olur.

- Eski bir eve giren kadın mahsur kalmış farklı teknikler kullanan 3 kişi gönderdik, sadece kendilerini evden çıkarabildiler ve bu bile baya zor olmuş. Bu sefer sadece keşif yapsan kafi eğer kadını da kurtarabilirsen şansını zorlama, mühürle ve çık.

- Tamam.

- Bilet seni şehrin dışına bırakacak, çevreyi de araştırırsan belki gözden kaçmış bazı şeyleri görürsün diye umuyoruz.

Geçiş biletini uzattı. Beni direk kadının yanına bile yollayabilirdi bu kağıt ama dedikleri kadar belalı bir durumsa bodoslama dalmak yerine çevreyi araştırıp biraz fikir edinerek girmek iyi olurdu. Bilet yavaşça yanıp bulanık şeffaf renginden kırmızıya dönerken bende kendimi bir lunaparkın önünde buldum.

Şehrin girişine lunapark mı? Ne tür bir can sıkıntınız vardı acaba? Aletlerin boyalarındaki dökülmeler ve demirlerdeki eğrilikler başka zamanlarda buranın çok ve hoyratça kullanıldığını gösterse de şimdi bomboştu. Lunaparkı geçip şehre girerken beni yağmur karşıladı. Toprak kokusu yoktu. Deniz gibi mi desem, bir damla ağzıma kaçınca anladım, tuzlu su yağıyordu ve her damla döküldüğü yerdeki rengi emiyordu. Sokaklar siyah beyazdı ve zaten çarpık olan binaları iyice çirkinleştiriyordu. Ben neyi araştırıyorum ki? Şehrin kendisi kabus zaten.

Nihayet binanın önüne geldim, diğerlerinin aksine çarpık değildi ama saçakları zaten az olan ışığı önleyip binayı karanlıkta bırakıyordu, penceresi yoktu sadece personel girişine benzeyen tek renk düz, sağlam ve temiz bir kapısı vardı. İçeri girdim.

İlerideki bir merdivene kadar ışıklar yanıktı ama diğer yerler kör bir karanlığa gömülmüştü, kural 1 karanlığa girme. Işıkları takip ederken arkamdakiler sönmeye başladı ve sonuncusu kapanmadan önce merdivenin ışıkları yandı ve son ışık merdivene çıkana kadar bana biraz süre verdi. Merdiveni çıktım yine bana katın ışığının altına geçmem için süre verdi ve sonra söndü. Binada sürekli yanan ışıklarla bir yol açılıyor ve geçmen için yeterli süreyi verilip kapanıyordu. Katta önce sağa gittim bir süre sonra sola gittim ve yine merdiven aşağı indim, sol, sol ve sağ, yukarı. Bu sefer merdivende kadını buldum biraz sarsılmıştı ama çok kötü durumda değildi. O ana kadar bir karanlık yavaşça binayı dolaşmama izin vermişti ama kadınla gezmeye başladıktan sonra dev bir yılan gibi bizi yutarcasına takip etmeye başladı. Defalarca sağ, sol ve bir kaç merdivenden sonra önümüzde yeni bir ışık açılmadan arkamızdakiler kapandı ve bir lambanın altında mahsur kaldık. Karanlığı incelemeye başladım, katıymışçasına koyu ama sakindi. hiçbir canavar veya tuhaf şeye ait bir iz de bulamamıştım ama yine burada mahsurdum. Bu işte iyi olma sebebim iç güdülerimdi ve muhtemelen kadını bırakırsam diğerleri gibi çıkabileceğim halde bir şekilde onu buradan çıkarmanın asıl çözüm olduğunu söylüyordu.

Önce buradan nasıl çıkılacağını bulmam gerekiyordu ama lanet canavar saldırmıyor sadece benimle oynuyordu. Belki de biraz kuralları çiğnemek gerekiyordu. Burada bir oyun dönüyordu ve bizim ışığa yürümemiz karanlığın işine geliyordu.

Biraz konuşup tanıştıktan sonra kadını ışık kapanırken altında durmaya ikna ettim. Nihayet yeni ışık yandığında birbirimize destek olmak için el ele tutuşup bekledik. İlk saniyemizi böyle geçirdik, ne olacağını merak ediyordum. En kötü ihtimalle bize saldırırdı, ben de şeklini ve boyutu bilmediğim bir şeyle dövüşmek zorunda kalırdım ama sorun değil, dokunabilirsem mutlaka bir zayıf yön bulurdum. Bu arada bir saniye daha geçti. Artık son bir saniyem kalmıştı heyecanı hissediyordum bütün varlığımla dövüşe hazırdım ve her bir kasım son gücüyke bir darbe savurmak için bekliyordu ve ışık kapandı.

Soğuk bir rüzgarla kendimizi dışarda bulduk. Yağmur dinmiş ve renklerin bir kısmı serbest kalmıştı ama gökyüzü griydi ve bulutlar yağmurla dolu bekliyordu. Bu iş kesinlikle bitmemişti ama binanın kapısını mühürleyip geçiş biletimle döndüm ve raporumu yazmaya başladım.

Ad : Bilinmiyor

Tür : Karanlık

Güçleri : Lambaları açıp kapatıyor - nesnelerle etkileşim. Bütün binayı yönetiyor - birden fazla hedefi takip edebiliyor. Bizi dokunmadan dışarı çıkardı - mekan yönetimi.

Not : Cansız nesnelerle etkileşim bile zayıf olmadığını ve karanlıkta saklanmak için bulunmadığını gösteriyor. Amacı ve diğer yetenekleri belirsiz. Yüksek tehlike sınıfında.
 


Son düzenleme:

Üst