MegaCrafter
Obsidyen Madencisi
- Mesajlar
- 1,419
- En iyi cevaplar
- 0
- Beğeniler
- 1,542
- Puanları
- 3,070
Not: Bu bir inceleme ve spoiler yiyebilirsiniz.
- Hikaye -
Oyunu, bir savaş gazisi olan Carl Faubert olarak oynuyoruz. Askeri hizmetlerinden sonra Carl, hayatına bir özel dedektif olarak devam etmek ister. Askeriyedeki yeteneklerini ve insanları bir "Yaşam Dergisi" gibi okuma yeteneğini kullanarak, para ödeyenler için olayları çözmektedir. Bu sefer, Carl'ın bir müşterisi için Kuzey Kanada'daki kırsal Atamipek gölüne gitmesi gerekmektedir. Müşterisi olan William Hamilton, çok zengin bir sanayicidir ve Carl'a bu iş için sunduğu para teklifi, işin gerçekten ciddi olacağını göstermektedir.
Evet hikaye bu. Orijinal bir hikaye olduğu söylenebilir. Aslında hikayedeki kayıp parçaları tek tek yerine oturttukça çok klasik bir hikayeye dönüştüğünü hissediyorsunuz. Niye bilmiyorum. Ayrıca burada anlattığım asıl hikayeye pek önem verilmiyor. Yani sadece burada anlattığım gibi en başta ve en sonda görüyorsunuz bu hikayeyi. Geri kalan yerler sadece takıldığınız yerleri geçmekten ibaret kalıyor.
- Oynanış -
Oyun aslında Firewatch'tan da tanıyabileceğiniz üzere bir "oraya buraya koşup bilgi topla" simülasyonu. Ancak Kona'da bazı oynanış mekanikleri var tabii ki.İlk başta size yaptığınız her şeyi Stanley Parable'daki gibi anlatan amcaya bir bakalım. Bu amca hakkında söylenecek fazla şey yok. Dediğim gibi yaptığınız her şeyi ve karakterinizin düşündüklerini bir Max Payne ve Stanley Parable tipinde anlatıyor. Hatta sesinden anladığım kadarıyla galiba amcamız Stanley Parable'daki amca ile aynı. Tabi tam bilmiyorum, yanlış bilgi vermiş olmayayım.
Bu oynanış mekaniklerinden en önemlisi olan "soğukluk" mekaniğine bir bakalım. Hikayede de söylediğimiz gibi oyunu bir tipinin ortasında oynuyoruz ve bunun da bize 2 etkisi var. Karakterimizi gittikçe stres altında bırakıyor ve sıcaklığını düşürüyor. Karakterimiz streslendikçe silahları düzgün tutamıyor ve aynı zamanda çok uzağa da koşamıyor. Sıcaklığımız düştükçe de görüşümüz sürekli kararıp duruyor ve en sonunda da ölüyoruz. (Yeşil olan bar ne kadar yüksekse stresiniz o kadar az demektir.)
Diğer araç ise bir snowmobile.
Bu araçların oyuna bir etkisi var mı peki? Aslında ikisinin de ayrı birer özelliği var. Kamyonet içindeyken daha yavaş üşüyorsunuz. Snowmobile olmadan da oyunun bir bölümünden sonra ilerleyemiyorsunuz. Daha doğrusu şöyle söyleyim: Oyunun son bölümünde kamyoneti sokamayacağınız bir araziye girmeniz gerekli. Buraya snowmobile olmadan girerseniz başınız bir hayli dertte olur, çünkü burada çok fazla kurtla karşılaşacaksınız. Yeteri kadar hızlı olmazsanız bu kurtlar sizi rahatça öldürebilir. (Daha fazla spoiler vermek istemiyorum bu konuda.)
- Teknik Detaylar -
Şimdi de teknik detaylardan bahsedip incelemeyi bitirelim. Oyunun grafikleri çok iyi. Özellikle gece bölümüne girdiğinizde kamyonetin veya snowmobile'in farlarıyla beraber sanki bir film izliyormuşsunuz gibi oluyor. Aynı zamanda oyunun optimizasyonu da iyi yapılmış. Çok büyük bir haritada olmanıza karşın her bölgede harita optimize bir şekilde yükleniyor. Bunu açıklamanın bir anlamı olduğunu sanmıyorum.
Son olarak da müzikler. Oyunda fazla müzik yok. Sadece 3 tane gramafon müziği ve 3 tane de normal müzik var. İçinde söz olan bütün müzikler Fransızca biçimde. Ama bu kadar az müzikle bile beni etkilemeyi başardı. Daha doğrusu oyunun ana müziği ve aksiyon müziği dışındaki diğer müzikler radyo müziği şeklinde yapılmışlar ve çok eğlendiriciler. Aşağıda ana müziği ve eğlenceli olduğunu düşündüğüm müziklerden birini bırakıyorum. Ayrıca Kanada'da yaşayanlardan öğrendiğim kadarıyla bu "eğlenceli müzikler" gerçekten Kanada havasını yansıtıyormuş. (Ana müzikte yani Day One Theme Song'da 45. saniyeden itibaren dinleyin.)
Alttaki playlist'ten 6 müziği de bulabilirsiniz:
https://www.youtube.com/playlist?list=PLY-zz1IWd8W7VDrrk-rXNbqJv5dhQ-_I_
- Sonuç -
Oyunun verdiği atmosfer gerçekten hissedilmeye değer. Kona, sunduğu bulmacalar ve gizem sayesinde biraz daha uzun ve üzerine uğraşılmış olsaydı belki başyapıt olabilecek düzeyde bir oyun.Oyunun artıları:
+ Atmosferi çok başarılı
+ Grafikleri atmosfere göre çok kaliteli
+ Müzikler az olmasına rağmen eğlendirici
Oyunun eksileri:
- Aksiyon bölümlerinin çok az olması
- Asıl hikayesine yeterince önem vermemesi
Oyuna puanım: 85 / 100
Evet bu incelemeden de bu kadar. İncelememde bulduğunuz bir hata varsa lütfen bildirin veya incelememi istediğiniz başka oyun varsa lütfen söyleyin. Life Is Strange: Before The Storm 'un bütün episode'ları çıktığı anda oynayıp bir inceleme yazmayı planlıyorum. Aslında ilk çıkan Life Is Strange'in incelemesini yazacaktım ama artık herkes her şeyini çok iyi biliyor diye yazmadım. Sizce yazmalı mıyım?