Cries
Ağaç Yumruklayıcı
- Mesajlar
- 24
- En iyi cevaplar
- 0
- Beğeniler
- 5
- Puanları
- 0
Uyandığımda yatağımın diğer tarafı buz gibiydi. Parmaklarımı uzatıp, Katty'nin sıcaklığını arıyorum ama tek bulduğum yatağın sert kumaşı oluyor. Kötü bir rüya görüp annemin yanına kaçmış olmalıydı.
Dirseğimin üstünde doğruluyorum. Odada olanları görmeme yetecek kadar ışık var. Küçük kardeşim Katty yan yatmış bacaklarını karnına çekmiş ve sırtını anneme dayamış uyuyordu. Yanında ise dünyanın en çirkin oyuncak ayısı duruyordu. Kuyruğu kopmuş ve elindeki parmaklardan birinin ucu kesilmişti.
Karnım guruldayınca onlara bakmayı kestim. Kapıya yönelip ayağıma av çizmelerimi giydim. Kapıyı yavaşça kapatıp dışarı çıktım. "Gümm", düşmüştüm. Dün altına kum koyarak yaptığım basamak yine kaymıştı ve bir çukur oluşturmuştu. Akşamerikai ilk işim onu düzeltmek olacaktı.
Kanadadanın uç noktalarındaki bir ormanın içinde olan Green adlı bir köyde oturuyoruz. Birleşmiş Milletler burada çıkan olayları denetlemek amacı ile sürekli bir gurup savaşçı asker gönderir. Birde barışçıl olacaklarmış , peh. Buradaki çoğu insan açlıktan ölür. Çünkü insanlara 100 dolar asgari ücret zar zor verilir. Biz ise Green'nin uçlarında küçük bir kulübede oturuyoruz. Annem babamı kaybettikten sonra çıldırmış gibi oldu ve bir daha çalışamadı. Şu anda biraz iyi ama hala problemleri var. Babam ise ormanda avcılık yaparken bir creeper tarafından parçalara ayırıldı. Bazen hala kabuslarıma giriyorlar...
Normalde dışarı çıkmak kesinlikle yasaktır. Fakat biz açlıktan ölmemek için ne yazık ki bin bir türlü yolla kaçıyoruz. En son kılıcımı koyduğum oyuktan av çantamı çıkarıyorum. Arka kısmında her zamanki gibi kılıcım yerinde duruyor. Kılıcımı alıp avlanmaya başlıyorum.
Kim bilir kaç saattir inek ve domuz öldürmeye çalışıyorum ama nafile. Hepsi kaçıyor. Körelmiş bıçağım bir türlü onları öldüremiyor. Kar kardır diyip topladığım 10-15 eti alıp çilek tarlalarına gidiyorum. Aslında burası direk "Çilek Tarlası" değil. Yalnızca burada kendiliğinden çıkan çilekler olması. Her zamanki gibi tasarruflu davranıp 20 adet çileği alıp evin yolunu tutuyorum.
Eve vardığımda Katty kalkmış ve yerinde oturup büzülmüştü. Annem hala uyuyor olmalıydı.
"Annem nerede ? " diye sordum.
"Uyuyor"
Tahmin etmiştim. Yemeklerimi ona verip tekrar dışarı çıktım. Topladığım etlerden 5 tanesini fırınla takas etmek istiyordum. Fırıncı biraz uyuzdur ama eti çok sever. Bir keresinde iyi gününde 1 ete 10 adet ekmek vermişti. Hayatımın en güzel günüydü...
Fakat her şey ters gitti. Birden garip bir ev gördüm. Kırık ve yosunlu taşları vardı. Camları çatlaktı ve bazı yerleri çökmüştü. İçine girip baktım. Aşağıya doğru merdivenler gidiyordu. Çantamdan bir torch alıp yakarak aşağı indim. Fakat merdivenler sonsuza kadar gidiyor gibi görünüyordu. Birden ürperdim ve yukarı çıkmaya karar verdim. Ama ne göreyim. Kafamın üstünde dev bir zemin var ve yukarı çıkış kaybolmuş. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Tekmeler attım vurdum ama nafile. Yanımda ise 5 et 1 demir kılıç 1 yay 10-15 ok vardı. Çaresizce basamağa oturdum. Ve düşündüm..
Tek şansım aşağı inmekti. 5 dakika kadar aşağı indiğimde çok zor nefes alıyordum. Önümde dar bir koridor vardı. İlerlemeye başladım. "Aaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhh" sol ayağıma bir ok saplanmıştı. Tüm bedenim kasılmış ve büyük bir iğne batırıyormuş gibi olmuştu. Yere yığıldım ve ayağımdan oku çıkardım. Acıdan kıvranırken yanıma baktım , fakat bakarken bir lanet okudum. Keşke bakmasaydım çünkü o , o bi...
Devamı gelecektir. Anlatan karakterin ismi Carter.
Dirseğimin üstünde doğruluyorum. Odada olanları görmeme yetecek kadar ışık var. Küçük kardeşim Katty yan yatmış bacaklarını karnına çekmiş ve sırtını anneme dayamış uyuyordu. Yanında ise dünyanın en çirkin oyuncak ayısı duruyordu. Kuyruğu kopmuş ve elindeki parmaklardan birinin ucu kesilmişti.
Karnım guruldayınca onlara bakmayı kestim. Kapıya yönelip ayağıma av çizmelerimi giydim. Kapıyı yavaşça kapatıp dışarı çıktım. "Gümm", düşmüştüm. Dün altına kum koyarak yaptığım basamak yine kaymıştı ve bir çukur oluşturmuştu. Akşamerikai ilk işim onu düzeltmek olacaktı.
Kanadadanın uç noktalarındaki bir ormanın içinde olan Green adlı bir köyde oturuyoruz. Birleşmiş Milletler burada çıkan olayları denetlemek amacı ile sürekli bir gurup savaşçı asker gönderir. Birde barışçıl olacaklarmış , peh. Buradaki çoğu insan açlıktan ölür. Çünkü insanlara 100 dolar asgari ücret zar zor verilir. Biz ise Green'nin uçlarında küçük bir kulübede oturuyoruz. Annem babamı kaybettikten sonra çıldırmış gibi oldu ve bir daha çalışamadı. Şu anda biraz iyi ama hala problemleri var. Babam ise ormanda avcılık yaparken bir creeper tarafından parçalara ayırıldı. Bazen hala kabuslarıma giriyorlar...
Normalde dışarı çıkmak kesinlikle yasaktır. Fakat biz açlıktan ölmemek için ne yazık ki bin bir türlü yolla kaçıyoruz. En son kılıcımı koyduğum oyuktan av çantamı çıkarıyorum. Arka kısmında her zamanki gibi kılıcım yerinde duruyor. Kılıcımı alıp avlanmaya başlıyorum.
Kim bilir kaç saattir inek ve domuz öldürmeye çalışıyorum ama nafile. Hepsi kaçıyor. Körelmiş bıçağım bir türlü onları öldüremiyor. Kar kardır diyip topladığım 10-15 eti alıp çilek tarlalarına gidiyorum. Aslında burası direk "Çilek Tarlası" değil. Yalnızca burada kendiliğinden çıkan çilekler olması. Her zamanki gibi tasarruflu davranıp 20 adet çileği alıp evin yolunu tutuyorum.
Eve vardığımda Katty kalkmış ve yerinde oturup büzülmüştü. Annem hala uyuyor olmalıydı.
"Annem nerede ? " diye sordum.
"Uyuyor"
Tahmin etmiştim. Yemeklerimi ona verip tekrar dışarı çıktım. Topladığım etlerden 5 tanesini fırınla takas etmek istiyordum. Fırıncı biraz uyuzdur ama eti çok sever. Bir keresinde iyi gününde 1 ete 10 adet ekmek vermişti. Hayatımın en güzel günüydü...
Fakat her şey ters gitti. Birden garip bir ev gördüm. Kırık ve yosunlu taşları vardı. Camları çatlaktı ve bazı yerleri çökmüştü. İçine girip baktım. Aşağıya doğru merdivenler gidiyordu. Çantamdan bir torch alıp yakarak aşağı indim. Fakat merdivenler sonsuza kadar gidiyor gibi görünüyordu. Birden ürperdim ve yukarı çıkmaya karar verdim. Ama ne göreyim. Kafamın üstünde dev bir zemin var ve yukarı çıkış kaybolmuş. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Tekmeler attım vurdum ama nafile. Yanımda ise 5 et 1 demir kılıç 1 yay 10-15 ok vardı. Çaresizce basamağa oturdum. Ve düşündüm..
Tek şansım aşağı inmekti. 5 dakika kadar aşağı indiğimde çok zor nefes alıyordum. Önümde dar bir koridor vardı. İlerlemeye başladım. "Aaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhh" sol ayağıma bir ok saplanmıştı. Tüm bedenim kasılmış ve büyük bir iğne batırıyormuş gibi olmuştu. Yere yığıldım ve ayağımdan oku çıkardım. Acıdan kıvranırken yanıma baktım , fakat bakarken bir lanet okudum. Keşke bakmasaydım çünkü o , o bi...
Devamı gelecektir. Anlatan karakterin ismi Carter.