ATINA | Bölüm 1: "Rüya mı Bilemedim Doğrusu?"

FFHD

orda her kiminleysen, belki sevgilinleysen...
Mesajlar
969
En iyi cevaplar
21
Beğeniler
1,469
Puanları
2,680
Screenshot_1.jpg
BÖLÜM 1: "Rüya mı Bilemedim Doğrusu?"
On sekiz yaşıma bastığım zaman böyle olacağını hiç zannetmemiştim. Sıradan bir kasabada, sıradan ailemle doğum günü partisi veririz, diye düşünürken onlar kafayı çoktan uçurmuşlar. Doğum günümü bile kutlamadan Florida'ya doğru yola çıktı. Yaklaşık otuz dakikalık bir mesafe olmasına rağmen bana aylar geçmiş gibi gelmişti. Bu yolculuktan tek umudum ise bir doğum günü sürpriziydi. Ha, yanılmışım! Tek bulduğum şey terkedilmiş bir yalıydı.

Kuzenlerimin çok zengin olduğunu duymuştum fakat onlarla görüşme fırsatımız olmamıştı. Sürekli aksilikler çıkıyordu ve hiç karşılaşamıyorduk. Şimdi ise evlerine gittiğimizde tek bulduğumuz şey terkedilmiş, yıkık bir yalıydı. Gerçekten inanamıyorum. Benim doğum günümü unutan bir ailem ve bizle görüşmemek için bahaneler uydurup bir de üstüne kaçan kuzenlerim. Gerçekten harika, sıcak bir yuva.

Babamla annem arabaya yaslanmış fısıltıyla konuşuyorlardı. Ablamla ben de Florida'nın harika deniz manzarasına dalmıştık. Ayın yansıması öylesine güzeldi ki sabaha kadar burada durabilirdim. Her zaman deniz beni sakinleştirmiştir. Ne kadar sinirli ya da gıcık modumda olsam denizi gören bir yerlere kaçarım. Sanki denizle aramızda özel bir bağ varmış gibi hissediyorum. Ya da yalnızlıktan kafayı yemiş olabilirim.

"İyi misin?" dedi ablam. Kot ceketinin cebinden minicik bir şişe çıkardı. Şişe adeta nükleer atık gibi duruyordu. SAKIN BANA YAKLAŞMA! der gibiydi fakat ablam hiçbir şey olmamış gibi kapağını açıp kafasına dikti.

"Ne kadar iyi olabilirsem. Sonuçta doğum gün..." Konuşmam babamın bağırışıyla kesildi. "Hadi çocuklar, arabaya!" Nihayet eve dönüyorduk. Eve gittiğim gibi pijamalarımı giyip yatıp uyuyacaktım. Bu kadar mutsuz olduğum bir gün hatırlamıyorum. Doğum günümdü ve bunu unutmuşlardı. Beynimle çakan bir şimşekle resmen aydınlandım. Belki de beni evden uzaklaştırmak için bunu yaptılar ve şu an evde beni bekleyenler vardır. İşte, sürpriz doğum günü partim sonunda oluyordu!

Bu mutlulukla arabaya bindim ve annemle babamı doyasına öpüp yolda hayaller kurmaya başladım. Renk renk balonlar, tüm okul arkadaşlarım, bir sürü hediye ve James. Onu o kadar özlemiştim ki her rüyamda onu görüyordum.

Sadece kafamda kurduğumla kaldım.

Eve gittiğimizde salonda sadece dört kişi vardı. Kuzenlerim, amcam ve teyzem. Ne hediye vardı, ne de balonlar. Ayrıca hiç de doğum günü partisine katılmış gibi değillerdi. Mor pelerinler ve orta çağ zırhlarıyla kuşanmışlardı.

"Doğum günü partim kostümlü değildi." dedim anneme usulca. Annem ise bana kaçamak bir bakış attı ve bakışlarını tekrar üstlerine kitledi. Saniyelik bakışında ne kadar rahatsız olduğunu sezebilmiştim. Babamın da annemden aşağı kalır yanı yoktu. Yirmi yıllık bir Amerikan askeri, orta çağdan fırlamış gibi duran dört kişiye karşı kediye dönmüştü. Ablam ise arada bir arkasına bakıyordu, sanki biri bizi izliyormuş gibiydi. Tüm bunların şaka olmasını diliyordum fakat karşımdakiler o kadar ruhsuz bakıyorlardı ki gerçek olduğuna yemin edebilirdim.

Gerçekmiş.

Bir dakika bile geçmemişti. Amcam ayağa kalktı ve birkaç adım ilerledikten sonra durdu. Sarı, parlak zırhına iliştirdiği metal kılıcını fark etmemle kılıcı çekti ve havada yarım daire çizdi. Evin içi adeta bir hortumun içindeymiş gibi esmeye başladı. Raflardaki kitaplar, televizyon, çiçekler hepsi anında yere düştü ve toz oldular. Rüzgara kapılmamak için yere eğildim.

"Kardeşim." dedi babam. Sesini bilerek kalınlaştırmış ve omuzlarını kaldırmıştı. Yakından öylesine uzamış ve kaslı gözüküyordu ki... bu gerçekti! Babam, iki metre boylarında, kaslı bir boksçuyu andırıyordu. Üstündeki gri kazak parçalanmıştı ve çıplaktı. Altı... çıplaktı. Tamamen çıplaktı. Kendimi yüzüne bakmaya zorladım. Biraz önceki korkak adam gitmiş yerine mert ve güçlü bir adam gelmişti. Kolları öylesine kaslıydı ki bakınca ufalmış gibiydim. Karnında sayamayacağım kadar kas vardı. Ayakları da farksız değildi. Bir boğa bacağı gibiydiler ama tüysüzdü.

Annem babamı dürtüp yalandan öksürdü. Babam bana bakıp gülümsedi ve bir anda elini yukarı kaldırdı ve haykırdı. "Labyrinth!" Bir anda evin çatısı uçtu ve bulutlar tam tepemizde açıldılar ve parlak bir şey hızla alçalmaya başladı. O kadar hızlıydı ki göz açıp kapayana babamın elinde belirdi. Uzun mızrak, güneş kadar parlaktı ve bir saniye sonra yer sallandı. İstemsizce yere düştüm ve belimi taşa vurmuştum. Sanırım incinmişti ama önemsemeyip babama baktım. Ev yerinde yoktu. Duvarlar, mobilyalar havada uçuşuyordu. Fırtına öylesine şiddetlenmişti ki bir an uçacak gibi oldum ama omzuma uzanan bir çift el beni tuttu.

Arkamı döndüğümde ise beyaz, parlak bir cübbe giymiş birini buldum. Yüzü ablamı andırıyordu. Bana bakıp gülümsediğinde içim huzurla dolmuştu. Bu ablamdı ama neden... neden kanatları vardı!? Bir metreden daha uzun, bembeyaz kanatlar. Melek gibiydi.

"Meleğim zaten." dedi umursamaz bir tavırla. Bu ablamdı işte. Aynı sesti ve bu sefer kanatları yoktu ama biraz önce karşımda duran kişiydi ve kanatları olan kişi. Bunun bir rüya olduğunu düşünmeye başladım fakat yaşadığım her şey o kadar gerçekçi geliyordu ki gerçekti. İnanmamak istedim fakat nasıl inkar edebilirdim bilmiyordum.

"Hesabımızı kapatalım, Ansiel." Amcam yıldırım hızıyla babamın önünde belirdi ve kılıcıyla göğsüne doğru bir hamle yaptı. Babam aşağı bakana kadar kılıç, çoktan göğsüne saplanmıştı ve kanıyordu. İstemsizce ayağa doğruldum ve koşmaya çalıştım fakat belimden dolayı yerden kalkamıyordum. Tek yaptığım bağırmak oldu.

"BABA, BABA!"

Ses yoktu. İki metrelik dev adamın göğsünden kanlar şelale gibi akıyordu ve yavaşça dizlerinin üstünde çöktü. Mızrağı da büyük bir şangırtıyla yere devrildi. Annem ve ablam da benim gibi şok olmuşlardı ve adeta donmuşlardı. Yerlerinden kıpırdayamıyorlardı.

Bir anda gözüm karardı ve sırtımda derin bir acı hissettim. Acı öylesine büyüktü ki anında bayılmıştım. Bayılmıştım ama neden hala oradaydım. Kendimi bir anda boşlukta hissedip tekrardan buraya dönmüştüm. Parlak, metal kılıç sırtımdan girip göğsümden çıkmıştı fakat hayattaydım sanki. Hissedebiliyordum canım acıyordu. Kendimi zorlayıp doğrulmaya çalıştım. Zor da olsa kalkmayı başardım.

Mızrağın acısını ve tenimdeki varlığını hissedebiliyordum. İstemsizce elim mızrağa gitti. Göğsümden çekip çıkardım. Mızraktan şarıl şarıl kan akıyordu ve göğsümün ortasında bir boşluk vardı. Sanırım olayın şokundaydım ama her şey gerçekti. Bir anda sırtıma bir acı saplandı ve elimde sırtımı yokladım. Delik yoktu. Evet, göğsümde de delik yoktu. Aman tanrım!

Ne oluyordu bana? Tüm bunlar neyin nesiydi? Yaşanılan her şey öylesine gerçekti ki inkar edemezdim. Gerçekten olmuştu. Babam ölmüştü, annem ve ablam adeta donmuşlardı. Gözleri bile kıpırdamıyorum. Ne olmuştu bunlara böyle? Asıl bize ne olmuştu?

"Lanet." dedi arkamdan bir ses. Sesi içten geliyordu ve erkeksiydi. Arkamı döndüğümde karşımda sarı, uzun saçlı, mavi gözlü biri vardı. Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Ceket ve pantolonu özenle ütülenmişti. Ceket cebindeki kırmızı mendil, düzgünce katlanmış ve yerleştirilmişti.

Yüzü bir yerlerden tanıdık geliyordu. Gözleri, burnu, dudağı tanıdıktı sanki. Evet, bunu da inkar edemezdim diğer olaylar gibi. Çünkü bu James'ti. Erkek arkadaşım. Niye bu kılıktaydı? Normalde takım elbise giymezdi ve hiçbir zaman buraya gelmemişti. Biraz önce olanları görmüş müydü acaba? Kafamda onlarca... yüzlerce soru vardı.

"Sanırım tüm sorularının cevabını biliyorum." dedi. Gözleri bir anda gökyüzüne kaydı. Biraz önceki fırtınadan eser yoktu. Güneş tam tepedeydi ve bu sefer huzur saçıyordu sanki. Baktıkça içim huzur doldu. Aynı o meleğe... ablama baktığım gibi bir histi.

Güneş bir anda yok oldu ve uçurumun başında turuncu cübbeli biri belirdi. Kanatları ablamınkinin aksine turuncu ve çok büyüktüler. İki metreden fazlaydılar. Kanadından düşen her bir tüy yere düşüyordu ve çimenler tutuşuyordu.

James ve arkasındaki iki adam diz çökmüşlerdi. James ona baktığımı fark etti ve eğilmem için işaret etti. Ben de öyle yaptım ve üzerimde çok büyük bir yük hissettim. Üstümde bir patates çuvalı duruyor gibiydi.

"Ben mi çuvalım? Şaka yapıyor olmalısın Atina!" Bu babamın sesiydi ama nasıl? Gözlerimin önünde ölmüştü ve şimdi sesini duyuyordum. Bu mümkün olamazdı. Omuzlarımdaki yük giderek arttı. Bir şey bana bakıyordu gibiydi. Çok güçlü bir şey. Ağırlığının altında eziliyordum. Kendimi zorlayıp kafamı kaldırdım.

Baba!

Biraz önce uçurumun kenarındaki kanatlı kişi şu an dibimde duruyordu ve babamdı. Yine dev gibi bir şeydi. Düzgünce kesilmiş kahverengi kısa saçlar ve kocaman mavi gözleri. Bir sorun vardı. Gözleri mavi değildi. Alev almıştı. Alevden gözleri mi vardı be! Bugün çok şey yaşamıştım ve bu bana yeterdi.

"Beni çimdikle baba. Sanırım büyük bir rüya görüyorum ve uyanmam lazım artık."

Babam yerde duran mızrağı gösterdi. Bana saplanan mızraktı bu. Babam eline alır almaz küle döndü ve toz olup hafifçe esen rüzgara karıştı. "Sanırım bu yeterli." Gerçekten de gerçekti şu an. Aman be! Babamın ve James'in kanatları vardı. Arkasındaki iki adamın da. Neler görüyordum! Ama farklı bir şeyler vardı. Çok huzurluydum ve biraz önceki acım gitmişti. Biraz ötede çöken erkek arkadaşıma baktım. James'in kanatları ablamınkiler gibiydi ve ona bakınca sanki babamla konuşuyor gibiydim. Bu garipti, gerçi ne normaldi ki!

"Gel, Atina." dedi babam. Elini uzatmıştı. Tutmak konusunda biraz endişeliydim. Mızrağı eline alır almaz küle dönüştürmüştü, bana ne yapardı bilmem.

"Merak etme sana bir şey yapmam, kızım."

Kızım... kızım... Bana daha önceden kızım dediğini hatırlamıyordum.

Merhabalar, ben Enes. Yaklaşık üç, dört yıldır fantastik kurgular oluşturuyorum. Bundan önce bir forumda yazıyordum fakat daha büyük planlarım var artık. Bir kitap oluşturmak istiyorum ve bu yüzden de yeni hikayemi siz değerli okurlarla paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Bölümü okuyup oylarsanız bana destek olursunuz ve bu çok hoşuma gider. Wattpad profilime aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Bölüm 1:Atina, Bölüm 1 Wattpad

İlk üç bölüm harici buraya bölüm koyamayacağım çünkü emeğimin karşılığını alamıyorum, üzgünüm. Hikayeyi arkadaşlarınızla paylaşıp bana katkı sağlayabilirsiniz. Hatta arkadaşlarınızla paylaşıp bana Discord adresim üzerinden ulaşırsanız bir karakterin adını siz belirleyeceksiniz. Sizin için ne kadar büyük bir şey, tartışılır fakat interaktif hikayelerden çok hoşlanıyorum şahsen.

Atina'nın tüm hakları saklıdır. Hiçbir yerde paylaşılamaz ve üzerinde değişiklik yapılamaz.

İyi forumlar!
 


peRfeKt

bruh moment
Mesajlar
260
En iyi cevaplar
1
Beğeniler
121
Puanları
560
Ruh hali
Atina Copyright 2020-2020 Tüm hakları saklıdır
 

Üst