Doc.
Marangoz
- En iyi cevaplar
- 0
WAR IN THE SHADOWS.
Yağmur kedi köpek gibi yağıyordu. Artık bir yerlere saklanmamız gerekiyordu. Onca muhafız bizi ararken ortalıkta dolaşmamız tam bir salaklıktı. Kapişonumun önünden akan sular yüzümü yıkıyordu. Önümdeki Alec'in kolundan sıkıca tutup kenara çektim,bir panelin altına. Kuruluk vücudumun açık olan her yanını okşamıştı. Yanımızdaki kapı açıldı ve dışarı kahkahalar eşliğinde birkaç insan çıktı. Alec'in eli bıçağına gitmişti,görebiliyordum. Dikkatimi verince içeriden gelen şarkı ve kahkaha seslerini duymaya başlamıştım. Kapının üstünde sarkan tabelaya bakınca meyhanenin önünde olduğumuzu fark ettim. Alec'in bileğini tekrar tutarak onu kalabalığın içinde sürüklemeye başladım. Bu sağanak yağmura rağmen sokakta insana çarpmadan yürüyemiyorduk. Sokağın karşı tarafındaki ara sokaklardan birine girdik ve karanlığa sokulduk.Perçemim yüzümün önüne düşmüştü ve karşımdaki Alec'i bile göremiyordum. Nedense nefes nefeseydim. Alec "Neler oluyor Alissa?" dedi endişeli. Sadece "Dikkatli dinle.." diye fısıldayabildim nefes alışverişlerim arasında. Perçemimi bir yana attım ve Alec'i izlemeye başladım. Odaklanmasını,dinlemesini ve kaşlarının çatılmasını görebiliyordum. Birden gözlerini açıp "Gidiyoruz,hadi." dedi ve ani bir hareketle üstündeki yangın merdivenine zıpladı. Arkasından gitmeliydim yoksa o muhafızlar bizi bulacaktı. Nefesimi tutup karşımdaki merdivene zıpladım. Merdivene çıkıp yukarı baktığımda Alec'in şimdiden üç kat çıktığını gördüm. Ona yetişmeliydim. Ah,av arkadaşı kurallarını dinlemiyordu bile. Korkuluğa çıkıp üsttekine zıpladım,bir üstüne daha. Belki tehlikeliydi,belki düşebilirdim ama sersem Alec'e yetişmeliydim. Terasa aynı anda adım attık.Gecenin karanlığı ve yağmurun bulanıklığıyla insan önünün bile göremezdi. İyi ki insan değildik.. Kendi kendime gülümsedim ve koşmaya başlayan Alec'in peşinden gittim. Binaların üzerinde yol alıyorduk. Yuvaya az kalmıştı ama muhafızların sesi de gittikçe netleşiyordu. Sanki yanımdan gelmiş gibi bir ses vurdu kulaklarıma ve durdum. Bir hırıltıya benziyordu. Anında arkama döndüm. Alec en uzağı görebilirdi ama ben daha bunu beceremiyordum. Görebildiğim son noktada bir çift kırmızı nokta vardı. Yüksekteydiler,en az benim iki katı yükseğimde. Yavaş yavaş bana yaklaşıyordu ve benim elim kolum titriyordu. İlk defa onlardan görecektim,dönüşmüş bir kurt.. Karanlıktan önce burnu,sonra yüzü ve sonrasında göğüsü çıktı. Devamını karanlıktan kurtaramadan geriye doğru savruldu. Alec tam arkamdaydı ve benim gibi korkmayıp kurda ateş etmişti. Ağzım açık,olanları izliyordum. Alec sağ kolumu tutup beni çekiştirmeye başladı. Kendimde değildim. O şey ayağa kalkmış hızla bize doğru geliyordu. Alec'in atışları da hızlanmıştı. Birden havada süzüldüm. Boşlukta düştüm ve sırtımda bir patlama ile durdum. Gözlerim karardı,görüşüm gitti. Acıyla yerde büküldüm. Alec'in beni terastan attığına inanamıyordum. Kaç kat düşmüştüm? 6 mı,7 mi? Ben onun kadar hızlı iyileşemiyordum. Ne kadar çok can çekişsem de terastan gelen silah ve metal seslerini duyabiliyordum. Orada birden çok vardı,biliyordum ama yerden kalkıp yardım etmeye gidemiyordum. Yağmur suları yüzüme damlıyordu,gözlerime doluyordu. Yukarı zor bakıyordum. Yağmur damlaları karanlıkta birer yıldız gibi üzerime düşüyordu. O yıldızların arasında şekilli bir gölge bana doğru yaklaşıyordu,benim iki katımdı bu şey. Bir şeyin üzerime düştüğünü fark etmeseydim bir de o tüy yumağının altında ezilecektim,zaten çektiğim acı yetmezmiş gibi.. Bir bağırış duydum,uzaktan ve bulanık. "Yuvaya git Alissa! Git!" diye bağırıyordu.. Dehşete düşmüş bir şekilde kalkmaya çabaladım ve terasa bakarak sokağa,hiçbir şeyden haberi olmayan halkın arasına karıştım.
*** *** ***
Can sıkıntısına yazmaya başladım. Umarım beğenirsiniz. Devamı gelecek.