Icarus: Fırtına Tanrısı

FFHD

orda her kiminleysen, belki sevgilinleysen...
Mesajlar
969
En iyi cevaplar
21
Beğeniler
1,469
Puanları
2,680
⤛ Giriş ⤜
Güneş yeni doğuyordu. Mağaranın içine giren ışık, savaşçının metal kanatlarını yakıyordu. Rahatsız olduğu açıktı, biraz geriye süründü ve gözlerini tekrar kapadı.

"İşte burada!"

Mağaranın demir parmaklarının önüne iki adam gelmişti. Demirden bir zırh kuşanmışlardı, kafalarında ise parlak, sağlam bir miğfer vardı. Birinin elinde uzun, solgun bir kılıç vardı. Gardiyan kılıcı zar zor tutuyordu, arada yalpalıyor, dengesini sağlamakta güçlük çekiyordu.

"Aç." dedi diğerine. Gardiyan, parmaklarının kilidini açtı ve mağaranın kapısı açıldı. Genç savaşçı, kanatlarını içine sakladı ve normal bir insan bedenine döndü. Beyaz bir cüppe örtündü, ayakları çıplaktı. Ayakta duracak hali yoktu, duvarlara tutunarak ilerledi.

Uzun, beyaz koridordan ilerledikten sonra büyük bir arenaya çıktılar. Arenada dövüşen bir düzine kadar farklı yaratık vardı. Gardiyan, savaşçıyı arenanın kapısına götürdü ve kılıcını verdi. Kapıyı açtı ve savaşçıyı savaş alanına itti. Gardiyanın darbesiyle savaşçı kendini yerde buldu.

"Bayanlar ve baylar karşınızda Fırtına Tanrısı Icarus!"

Anons sonrası arenadan çığlıklar koptu. Seyirciler zıplamaya ve Icarus'a tezahürat etmeye başladılar. Savaşan yaratıklar durdular ve Icarus'a doğru koşmaya başladılar. Hepsinin ağzından salyalar akıyordu, yerde yatan savaşçıyı öldürmek istiyorlardı.

Icarus zar zor ayağa kalktı. Yalpaladı ve tekrar yere yığıldı. Gardiyan kapının arkasından kalkması için bağırıyordu. Uzunca bir sopayla savaşçıyı dürtüyordu.

"Kalk hadi! Savaş!"

Savaşçı yerden kalkmayı bir kez daha denedi, bu sefer daha güçlü görünüyordu. Solgun cüppesi hafif parıldıyordu.

Gözlerini yavaşça açtı ve etrafı süzdü. Beyaz cüppesi daha da parıldamaya başladı ve Icarus büyümeye başladı. İlk önce dev kanatları çıktı. Daha sonra boyu yaklaşık üç metre kadar oldu. Yerden aldığı kılıç büyüdü ve kıpkırmızı parıldadı. Üzeri metal bir zırh ile ayak uçlarına kadar kaplandı. Sarı saçları parıldadı.

Ona koşan canavarlar bir anlık duraksadı, tüm arenada sesler kesildi. Seyirciler hayretle dev tanrıya bakıyordu. Icarus elini havaya kaldırdı ve gökyüzü grileşti. Şimşekler çakmaya başladı, kuvvetli bir yağmur boşaldı

Seyirciler kapılara can havliyle koşmaya başladı. Gardiyan da uzaklaştı ve uzun koridorda gözden kayboldu. Icarus kılıcını yere sürttü. Taş zemin yarılmaya ve parçalanmaya başladı.

"Af dileyin!" Cesur ve ağır sesi arena boyunca yankılandı.

Canavarlar cesaretlerini kaybetmiş, birer kedi gibiydiler. Hepsi diz çöktü ve kafalarını öne eğdi. Icarus en büyüklerine yaklaştı. Kılıcını yeşil devin karnına sapladı ve dev buharlaştı. Canavarlar hep bir ağızdan af dilemeye başladılar.

Tanrı tekrar elini havaya kaldırdı, her yerde şimşekler çakmaya başladı ve etraftan dumanlar yükseldi. Canavarlar korkuyla gözlerini açtılar. Dumanlar dağıldında ise Icarus çoktan gitmişti.
 



Üst