İçimizdeki Karanlık

CelilOguz

Kızıltaş Madencisi
Mesajlar
524
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1,019
Puanları
1,060
Susturulduğum zaman gerilimsi bir hikaye yazdım. Bunu önceden @Uchiha_Madara ve @Bay ZZ okudu. 2.5 A4 kağıdı uzunluğunda. Okumaya başlayın. Sarmazsa okumayı bırakın. Sonuna kadar okursanız eleştirinizi, yorumunuzu esirgemeyin.
İçimizdeki Karanlık

Onun, her normal insan gibi normal bir ailesi vardı. Saat gece yarısıydı. Yatağında sakince yatmakta ve uyumaya çalışmaktaydı. Yanında karısı çoktan uykuya dalmıştı ve tek çocuğu da hemen yan odada yatmaktaydı. Anormal hiçbir şey yoktu. O güne kadar karısıyla veya çocuğuyla bir kere bile kavga etmemiş veya bir problem yaşamamıştı. Diğer insanlara örnek olabilecek bir ailesi vardı. Gözlerini kapatmış, uykunun kendisini bulmasını bekliyordu. Ama uyku değil, başka bir şey onu bulacaktı. O, bundan haberdar değildi. Birden bire odanın kapısı yavaşça açıldı. Her ne kadar yavaş açılmış da olsa bir miktar gıcırtı çıkarmıştı. Adam, bundan ürkerek bir anda gözlerini açtı. Karşısında gördükleri karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Kapının hemen girişinde, elinde balta tutan korkutucu, uzun boylu ve suratı gözükmeyen birisi vardı. Balta tutan garip adam, gözünden kanlar saçarak bakan bu adamın ismini seslendi “Howard…” ardından pis pis kahkahalar atmaya başladı. Howard, şaşkın şaşkın bakmayı sürdürerek “İmdat!” diye bağırmaya başladı. Karşısında duran adamın korkunç bir katil olduğunu anlamıştı. O bağırışlarını sürdürürken kapının önüne hızlıca ufak bir çocuk geldi. Bu çocuk, Howard’ın tek evladıydı. Çocuk içeride olanları görünce koşmaya çalıştı ancak katil çabukça cebinden ufak bir bıçak çekti ve ufak çocuğa doğru fırlattı. Howard, yapacak bir şey olmadığını anlamış ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Çocuğunun sırtından bir bıçak, biricik evladının ölümüne sebep olmuştu. Çocuk yere yığılmıştı. Sırtından yere kan akmaktaydı. Yere o kadar çok kan aktı ki belirginleşmeye başladı. Katil, çocuğa bakan gözlerini Howard’a doğru yönlendirdi ve sakin adımlarla, elinde baltasıyla kahkahalar atarak ona doğru yaklaşmaya başladı. Dibine geldi ve eğildi. Yatakta hıçkıra hıçkıra ağlayan adama “Sıra henüz sana gelmedi” dedi. Yatağın yanına doğru aynı adımlarla yürümeye başladı. Adam, “Hayır! Lütfen yapma lütfen!” diye bağırmaya ve katile yalvarmaya başladı. Katil, elindeki baltayı hızlıca kaldırdı ve uyuyan karısının karnına hızlıca sapladı ve çekti. Katilin suratına kan fışkırmıştı ama hala suratı karanlık görünmekteydi. Howard, daha çok hıçkırmaya başladı. “Onu öldürme, beni öldür!” sözünü tekrarlayarak sabaha kadar ağladı. Sabah kendine geldiğinde ise polisi aradı.

Karısının, ölümünden habersiz cesedi yatakta yatmaktaydı. O ise bir şey yapamadığına pişmanlık duyuyordu. Polis yola çıktı ve eve gelmesi uzun sürdü çünkü ev şehir merkezinden bir hayli uzak, müstakil bir evdi. Etrafında hiçbir ev olmadığından kimse çığlıkları duyamazdı. Polis geldiğinde Howard’ın ifadesini aldı. Howard ise şok içinde anlattı. Gözünden uykusuzluk okunmaktaydı. Howard, ne gördüyse onu anlattı. Onun ifadesini alan kadın komiser, ifade alma işlemi bittiğinde adama “Bay Howard, o eve giremezsiniz. Size bir otel ayarlayacağız merak etmeyin” şeklinde seslendi. Howard ise çaresizce kafasını salladı. Artık ağlamayı unutmuş gibiydi. Evinden çıktı. Onu bir taksi beklemekteydi ve taksiye bindi. Bu taksi onu şehir merkezine götürdü. Howard, şehir merkezinde bir süre dolandıktan sonra telefonu çaldı. Arayan komiser olmalıydı. Telefonu açtı ve telefonun ucundaki soğuk ses ona şöyle seslendi: “Ölüm hala ensende.” Howard, ne yapacağını bilemedi ve telefonu istemeden yere düşürdü. Bu kesinlikle komiserin sesi değildi ve hiçbir komiser bu ses tonunda konuşamazdı. Bu ses, ona inanılması zor gelse de dün geceki katile aitti. Uzunca bir süre karşısına baka kaldı. Onun başına neden bu belalar geliyordu? Şu dünyada bir şey de yapmamıştı ki zaten. Güzel bir ailesi vardı ve kimseyle uğraşmazdı. Bu ailenin mutluluğunu kim, neden bozmak istesindi? Howard kendine geldiğinde telefonunu alıp hızlıca uzaklaşmaya başladı. Yeterince uzaklaşınca sakinleşti ve kendine ara sokakta kuytu bir köşe buldu. Oraya oturdu ve komiserin kendisini arayıp otelin yerini söylemesini beklemeye başladı. Ne kadar zaman geçtiğini anlamamıştı ki telefonu birden çalmaya başladı. Bu sefer katil aramıyordu. Telefonu açtı ve karşısındakinin konuşmasını bekledi. Telefon başındaki komiserdi ve şöyle diyordu “Bay Howard, otel odanızı ayarladık. Dava süresince orada ücretsiz kalabileceksiniz.” Dedi ve otelin adresini söylemeye başladı. Howard ise otelin adresini aklında tuttu ve en yakındaki taksiyle otele gitti. Odasına çekildi ve dışarı sadece yiyecek almak için çıktı. Gece oldu ve kapı tıkırdatıldı. Howard, soğuk bir tavırla “Kim?” diye sakince bağırdı. Kapıdan gelen ince ses “Oda servisi!” dedi. Howard asık suratıyla kapıyı açtı. İçeriye hizmetçiler gibi giyinmiş, saçını at kuyruğu yapmış bir kadın elinde havluyla banyoya girdi. Howard ise her zamanki gibi yatağına uzanmış, düşüncelere dalmıştı. Bir anda düşüncelerinden ayrılmak zorunda kaldı çünkü banyodan bir canhıraş bir çığlık sesi yükselmişti. Howard aceleyle yatağından kalktı, terliğini giydi ve koşar adımlarla banyonun içine daldı. İçeri girdiğinde gördükleri onu öldüresiye korkutmuştu. Odasının içine giren genç kadının cesedi yerde yatmaktaydı ve kafası bedeninden ayrılmıştı. Banyonun kapısından içeriye kan sızıyordu ve yerde bir balta vardı. Bu balta o saldırganın baltası olmalıydı. Saldırgan gitmiş olmalıydı. Aceleyle içeri gitti ve polisi aradı. Komiser telefonu açtı: “Alo, ne oldu Bay Howard?” Howard ise bağırarak konuşmaya başladı: “Hemen kaldığım otele gelmelisiniz!” adamın sesinden heyecan apaçık anlaşılmaktaydı. Komiser ve onun yardımcısı hızlıca karakoldan çıktılar ve polis arabalarından birine bindiler. Sireni yakıp arabayı son hızda sürmeye başladılar. Bu sırada Komiser, arabayı süren yardımcısı ile konuşmaktaydı.


-Sence ne olmuş olabilir? Bir insanın başına iki günde bu kadar çok şey gelemez.

-Bilmiyorum komiserim. Daha önce hiç bu kadar sık olaylar olmamıştı.


Ve nihayet otele geldiler. Büyük ve kaliteli otelin kapısından girer girmez resepsiyona yaklaştılar. Resepsiyonda lise öğrencisi gibi gözüken bir adam durmaktaydı. Polislerin yaklaştığını görünce onlara bakmaya başladı. Komiser yaklaşınca hızlı bir hamleyle cebinden polis kimliğini çıkardı ve resepsiyonda çalışan genç adama gösterdi. Genç adam ise sakinliğini bozmadan “Hoşgeldiniz efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?” dedi. Komiser ise “102 numaralı odayı arıyoruz.” Dedi. Genç adam, “Sizi götüreyim. Beni takip edin.” Dedi ve polisler genç görevliyi takip etmeye başladılar. Görevliyle birlikte bir asansöre bindiler ve üçüncü kata çıktılar. Asansörün kapısı açılınca doğrudan ileri doğru yürüdüler ve genç görevli üzerinde “102” yazan kapının önünde durdu ve kapıyı elleriyle işaret edip “İşte burası” dedi. Ayakkabısına değen sıvıyı fark etmişti. Ayağına baktı ve şok oldu. Bu sıvı kan olmalıydı ve gerçekten kıpkırmızı akıyordu. Banyodan akan kan odanın dışına da taşmıştı. Kapıyı tıklattılar, kimse açmadı. Birkaç kez daha tıklattılar. Bu sırada genç görevli ne yapacağını bilemez olmuştu. Kanın da şaşkınlığı içerisinde “Belki yardımım dokunur” düşüncesiyle polislerin yanında beklemekteydi. Polisler ise kapıyı kimse açmayınca kapıyı kırmak zorunda kalmışlardı. Komiserin yardımcısı, kapının üzerine sertçe abanmıştı ve kapının kilidi kırılmıştı. Kapı yavaşça açıldı. Açılınca Howard birden baltayla genç görevlinin üzerine atıldı ve onu göz açıp kapayıncaya kadar paramparça etti. Ortalık cehenneme dönmüştü. Genç görevlinin yerde yatan cesedinin üzerinden kalktı ve etrafa rastgele baltayla vurmaya başladı. Bu sırada da komiser onun ellerini kelepçelemeyi başarmıştı. Komiser, adamı alıp polis arabasına bindirmiş, kapıyı kilitlemiş ve yardımcısıyla birlikte durumu otel sahibine açıklamaya gitmişti. Otel sahibi mecburen oteli boşaltmak zorunda kalmıştı. Howard ise sakinleşmişti. Komiser ve yardımcısı polis arabasının sirenlerini açtılar ve hızlıca karakola gittiler.

Karakola geldiklerinde Howard’ın ifadesi alınmıştı. Kendisi kimseyi öldürmediğini inatla söylüyordu. Gerçekten de kendisinin kimseyi öldürdüğünü o bilmiyordu. Daha sonrasında Howard’ın parmak izi alındı ve her şey ortaya çıktı. Bütün cinayetlerin suç aleti bu baltaydı ve üzerinde bolca Howard’ın parmak izi vardı. Ama Howard hala cinayeti kendi işlemediğini söylüyordu ama kanıtlar böyle demiyordu. Howard’ı mahkemeye çıkardılar. Hakim inatla sordu: “Bu cinayetleri sen mi işledin? Eğer işlediğini kabul edersen cezanı düşürebilirim.” Howard ise bu soruya şu cevabı verdi: “Söylediğim gibi Hakim Bey. Cinayetleri işleyen ben değilim. Ben asla katil olmadım. Gerçek katil içimizdeki karanlıktır.” Hakim, Howard’ın adına üzülmüştü. Sonraki duruşmaya kadar psikolog kontrolünden geçirelecekti. Psikolog ise ona şizofren raporunu basmıştı. Howard hapishane yerine akıl hastanesine girdi. Onu buraya bağladılar ve sürekli ilaç enjekte ettiler. O ise akıl hastanesine girdikten birkaç gün sonra kimsenin anlayamadığı bir biçimde öldü. Otopsi raporunda ise kendini boğduğu ortaya çıktı. Elleri bağlı bir adam nasıl kendini boğabilirdi? Kimse buna anlam veremedi ama o adam kendini öldürmemişti. O adamın katili içindeki karanlıktı.
 


afesraca

Obsidyen Madencisi
Mesajlar
1,445
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
783
Puanları
2,240
Ruh hali
cümleler biraz güçsüz sanki
 
I

Iskefiyeli18

Ziyaretçi
Bazı cümleleri noktayla ayırmak yerine birleştirmen daha kuvvetli bir anlatım oluşturabilir. Giriş kısmındaki betimleme çok kısa, sonuç kısmındaki anlatımların da öyle. Konu olarak çok güzel olduğunu söylemeliyim. Eline sağlık.
 

afesraca

Obsidyen Madencisi
Mesajlar
1,445
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
783
Puanları
2,240
Ruh hali
Ne gibi? Fazla mı yalın?
biraz öyle birazda duygu ve heyecan lazım. sen olayları olduğu gibi düz bir şekilde anlatmışsın. cümleleri uzat ve
Bazı cümleleri noktayla ayırmak yerine birleştirmen daha kuvvetli bir anlatım oluşturabilir. Giriş kısmındaki betimleme çok kısa, sonuç kısmındaki anlatımların da öyle. Konu olarak çok güzel olduğunu söylemeliyim. Eline sağlık.
dediği gibi yap. birazda betimleme kat
 

Üst