Oak Adası

afesraca

Obsidyen Madencisi
Mesajlar
1,445
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
783
Puanları
2,240
Ruh hali
Kanada'nın Nava Scotia Adası yakınlarında küçük bir ada. Hakkında türlü efsaneler bulunan bu ada, para kuyusu olarakta adlandırılıyor. Efseneye göre adada kimsenin tahmin edemediği bir hazine gizli. Hazine hakkında çeşitli rivayetler var. Kimi defineci dini hazilerin varolduğunu savunsada en güçlü tezler İspanyol korsanların tarihe damga vuracak ganimetlerinin bulunduğu olmasında toplanıyor. Çeşitli tuzaklar ve bir türlü gizeminin çözülemediği Oak İsland hakkında 12 temel tez!

Orada olduğu biliyor fakat çıkarılamıyor



Oak Adası, Nova Scotia kıyıları açıklarındadır. Mahone Körfezi’nin geniş dönemeci ile korunur. Tarihte 1975 yılından beri söylenti halinde gümüze kadar gelen hazine dedikodusu hala gizemini koruyor. Oak Adası'nda gömülü hazine için birçok defineci servetini ve neredeyse tüm hayatını adadı. Hazinenin orada olduğu biliniyor fakat gelişen tüm teknolojiye rağmen çıkarılamıyor. Hatta kuyunun birçok bölümüne halen daha girilmiş değil!


Oak Adası kehaneti nasıl başladı*



Daniel McGinnis adlı 16 yaşında bir delikanlı, Mahone Körfezi’ni kanosuyla geçiyordu. McGinnis, Nova Scotia’nın güney kıyısındaki Mahone Körfezi’nde bir adada kıyıya çıktı. Körfezin güneydoğu kıyısı açıklarındaki bu adayı neden seçtiğini kendisi de bilmiyordu. Çünkü, yakında başka adalar da vardı. Belki de, McGinnis adanın farklılığından etkilenmişti. Oak (Meşe) Adası, adını, tüm adayı kaplayan sık kızıl meşe ormanından almıştı.


Oak Adası nasıl bulundu?



Mahone Körfezi ve Oak Adası’nın haritası. Define burada aranmaya başlandı. 1795 yılının bir yaz günü, 16 yaşındaki Daniel McGinnis kanosu ile kürek çekerek Mahone Körfezi’ni geçti ve Oak Adası’nda keşfe çıktı. Sonra da Para Çukuru’na rastladı.


Ağacın dalı



McGinnis, ağaçlar arasındaki eski bir patikayı izleyerek adanın içlerine yürüdü. Derken, bir açıklığa vardı. Burada meşe ağaçları kesilmişti. Yeni yetişmekte olan ağaçlar onların yerini almak üzereydi. Ancak, ne gariptir ki, açıklığın orta yerinde tek bir ulu meşe yükseliyordu. McGinnis ğacın dallarından birinin budanmış olduğunu fark etti. Budanmış dalın çotuğu, topraktaki bir göçüğün 5 metre kadar üstünde uzanıyordu. Bu göçük nokta ile dalda gördüğü çentikler, delikanlının dikkatini çekti. Bakar bakmaz göze çarpan çentiklerin, bir iple yapıldığına hükmetti.

McGinnis, bir defineye rastladığını düşündü. Hemen oturduğu kent olan Chester’a geri döndü. Oak Adası’ndan 6 km mesafede olan Chester, Mahone Körfezi’nin doğu kıyısındaydı. Delikanlı, buradaki arkadaşlarını yardıma çağırmayı düşünüyordu.


Ertesi günü McGinnis, yanında 20 yaşındaki John Smith ve 13 yaşındaki Anthony Vaughn’la Oak Adası’na döndü. Delikanlılar ellerinde kazma küreklerle, meşe ağacının altında çalışmaya koyuldular.


Akıl almaz sistem



Oak Adası'nın bu kadar gizemli kalması ve defineciler tarafından lanetli sayılmasının en büyük göstergesi, yapılan çalışmaların bir aşamaya geldiğinde para çukuru diye adlandırılan bölgenin bir anda suyla dolması ve kazı işleminin yapıldığı bütün bölgeleri su basması. Cevabı bulmak zor değildi. Para Çukurundan 500 ft. uzaklıkta, en yakın kumsaldaki Smith’s Koyu’nda çabucak yapılan bir araştırma her şeyi açığa çıkardı. Sular çekilince, kumlar suyu sıkılan bir sünger gibi akıtıyordu.” Küreklere sarılıp biraz uğraşınca iş anlaşıldı. 13 ft. derinlikte, çalışanlar artık iyi tanıdıkları 2 inçlik bir hindistan cevizi elyafı tabakasıyla karşılaştılar. Bunun altında ise 5 inçlik bir deniz yosunu tabakası vardı. Sonra birbirini çaprazlamasına kesen, itinayla dizilmiş yassı taşlar geliyordu.


Ancak bir mühendis yapabilir



Bunun da ötesinde, planlanması bu kadar parlak, gerçekleştirilmesi bu kadar usta işi olan bir projenin, korsanlar gibi ayaktakımı insanlara yakıştırılması Furneaux’a göre gülünçtü. Furneaux’un danıştığı bir uzmana göre, açılan tünel, disiplinli 100 adamla üç vardiya halinde ancak 6 ayda tamamlanabilirdi. Onları böylesi yıpratıcı bir çalışmada yöneten ise, çok iyi eğitim görmüş, deneyimli bir mühendis olmalıydı.

Son olarak meşe ağaçlarıyla ilintili olarak, daha önce sözü edilen yapılış tarihi gündeme geldi. Eğer Furneaux haklı idiyse korsanların bu konuda lafı bile edilemezdi. Çünkü bu işi kim yaptıysa Des Barres’in planını görmüş olmalıydı (Öyleyse para çukurunun yapılışı 1770’lerin ortasından sonra başladı). Oysa, bu sıralarda korsanların Karayipler ve Atlantik kıyıları boyunca kurdukları egemenlik günleri geride kalmıştı.


Çukur yeri kayboluyor



Daha önce defalarca yapıldığı gibi, su tünelini kesme işleminde yine bir hata yapıldı. Girişim, kıyıya değil de, Para Çukuru’na yakın bir yerde yapıldı. Oysa kıyıya yakın bir noktada su tüneli elbette yüzeye yakın olurdu. Çabalar yine başarısızlıkla sonuçlandı. Derken, yine önceden olduğu gibi, Para Çukuru üzerinde çalışmaya girişildi. Bu kez işler daha da zorlaşmıştı. Çünkü yüz yıl süren tahribat, çukurun tam yerinin de belirsiz hale gelmesine yol açmıştı. Blair ve ortakları yine de çukuru bulmayı başardılar. Bunun için, önceden mille açılmış tünellerden birinden bir yan tünele geçip, oradan yukarı doğru çıktılar. Su tünelini, 110 feet düzeyinde Para Çukuru’na girdiği noktada keşfettiler. Ancak gelgitin basıncı, suları o düzeyde kesemeyecek kadar fazlaydı.


hiçbir şey bulunmamış değil..



Olayların akışına göre, artık delme vakti gelmişti. Önce içeri 3 inç kalınlığında bir boru soktular. Boru 126 feet derinlikte demire rastladı. Borunun içinden aşağı bir delgi sarkıttılar. Delgi, engeli aşıp geçti. 151 feet derinlikte ise, çimento olarak tanımlanan bir şeye çarptı. 20 inç aşağıda bu kez, delgi, 5 inç kalınlığında bir meşe bölmeye rastladı.

Sonra, büyük metal nesnelere “benzeyen” bir şeylere vurdu. Burguyu ısrarla döndürüp çevirerek, bunları yerinden oynattılar. Burgu da, görünürde, aralarından kayıp geçti. Sonra gevşek bir metal tabakaya gelindi. Delginin bu tabakadan geçmesi daha da zor oldu. Bunun ardından, yine büyük metal nesnelerle karşılaştılar. Birinci Truro grubu, 1897’de tahta ve metal bölmelerden geçtiğinden bu yana, gömülü bir mal olduğuna ilişkin ilk kanıttı bu. Delgiciler, iki metal çubuk dizisi arasında bir tabaka, gevşek bir madeni para tabakası olduğuna hükmettiler. Üstelik de, çubukların demirden olduğunu sanmıyorlardı.


Kırmızı boyalı su ile yapılan deney!



Sonradan yapılan basit bir deney yeterli oldu. Blair, su en yüksek düzeydeyken Para Çukuru’na kırmızı boya boşalttı. Boya, Para Çukuru’ndan 600 feet uzakta üç ayrı yerde yüzeye çıktı. Ancak bu kez yüzeye çıktığı yer, adanın güney kıyısındaydı. Bu ikinci tüneli kesmek için de, hüsranla sonuçlanan bir çabada bulunuldu. Blair, toprağa 6 mil sokarak, altı tünel açtı. İşi bittiğinde, ortaklığın parası da bitmişti. Çabasının tek sonucu olarak, Para Çukuru’nun çevresinin bataklıktan farkı kalmadı. Öyle ki, tam yerini bulmak mümkün olmayacak gibiydi.

Ancak, birbirini izleyen bu başarısızlıklar dizisi içinde, Blair olumlu bir keşifte de bulundu. Bulduğu esrarlı bir nesne, hem kendi ortaklığının üyelerinin, hem de daha sonraki hazine avcılarının kuşkularını sildi. Artık, hiçbir kuşkuya yer bırakmamacasına, Para Çukuru’nda bir şeyler gömüldüğüne emindiler.

Delme işlemlerinden biri sırasında, burgu toprak yüzeyine, top haline gelmiş küçük bir parşömen kağıdı parçası çıkarmıştı. Kağıdı düzelttikleri zaman, üzerinde “V.I.” harflerinin yazılı olduğunu gördüler. Bu harflerin ne anlama geldiği belli değildi. Ama, bu kadar büyük bir derinlikten çıkarılan bir parşömen parçasını göz ardı etmek de mümkün değildi. Mutlaka bir tür kanıttı bu! Peki ama neyin kanıtıydı?


Define bir efsane mi?



Aramaları bundan sonra sürdüren kişi, New Yorklu bir maden ve deniz mühendisi olan Yüzbaşı Harry L. Bowdoin oldu. Bowdoin işe iyi girişti. Önce Para Çukuru’nu 113 feet derinliğe kadar temizledi. Buradan aşağı bir çekirdek delgi (göbek mili) sarkıttı. Delgi, 149 feet derinlikte, çimento olduğu sanılan bir şeye çarptı. Kazıyı yürütenler adamakıllı heyecanlandılar. Acaba gerçekten su geçirmez bir hazine odasının eşiğine mi gelmişlerdi?

Ne yazık ki, hayır. Bunu izleyen 18 feet boyunca yukarı yalnızca sarı balçık ve taş çıktı. Sonra da asıl kaya tabakası geldi. 25 delik daha açılması da hiçbir sonuç vermedi. Columbia Üniversitesi’nden uzmanlar ise, çimento sanılan madde hakkında yargılarını bildirdiler. Bu, suyun etkisiyle çukurlaşmış doğal kireçtaşıydı. Bowdoin, definenin bir efsane olduğunu söyleyerek adayı terk etti.


Korsanlar hazine saklarlar mı?


Para çukurunun ve onun özenle korunmasının, korsan işi olduğuna dair var olan iddialar, Furneaux için alay konusu oldu. Her şeyden önce korsanların derine sandıklarını gömmek için yer aramaları kurgudan başka bir şey olamazdı. Bu düşünce, genel olarak korsanların günü gününe yaşam anlayışlarına tümüyle aykırı düşüyordu.

Korsan tayfalarına pay hesabına göre, kesin ödeme yapılırdı. Bütün denizciler gibi onlar da çeşitli zorluklarla elde ettikleri paraları seferden sonra, dilediklerince harcamak isterlerdi. O halde bir daha yakınından bile geçmeyecekleri uzak bir adaya hazine saklamak için kaptanlarına niçin yardım etsinlerdi? Bu yaklaşım Furneaux’a ait bir varsayımdı, ama anlamlı bir yaklaşım oldu.


Hazine daha önceden çıkarılmış olabilir mi?



Dolayısıyla bu teoriye göre, 1780 civarında bir tarihte, ender rastlanan bir dehaya sahip meçhul bir mühendis yönetimindeki Britanyalı bir istihkâm bölüğü, Oak Adası’na indi ve büyük bir iş başardı. Nesiller boyunca define avcıları için buradan çıkan anlam şudur: Eğer hazine oraya yerleştirildiyse, saklayanlar tarafından yeniden çıkarılmış olabilir. Çünkü Clinton’un İngiltere’ye döndüğünde kaybolan birkaç milyon hakkında açıklama yaptığına dair bir kayda rastlanmıyor.

Eğer para çukurunun kusursuz bir akış düzeni varsa, hazine saklandığı yerden nasıl geri çıkarıldı? Yıllar boyu araştırmacılar boşuna suyun çıkış noktalarını aradılar. Su çıkış noktalarını, planlayıcının, geri döndüğü zaman suyu kapayabilmesini sağlamak amacıyla yerleştirdiği düşünüldü. İşte kör geçit, Furneaux’ya göre, para çukurunun ta kendisiydi. Ona göre para çukuru ve tüneller kazıldıktan sonra (fakat birleştirilmeksizin), tünelin bir ya da daha fazla kolu çukurdan dışarı ve yukarı doğru çıkıyordu. Yukarıya çıkan bu tünellerin ucunda, toprak yüzeyinin biraz altında hazine gizliydi.


Sonra para çukuru doldurulmuş, su tünelleri bağlanmış, hazine de orada tümüyle güvenceye alınmıştı. Hazinenin yerini ancak, tam olarak bilen kişi bulabilirdi. Başka herkes çukurun bataklığı içinde debelenip duracaktı.
 


twister2000

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
20
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
19
Puanları
0
Ne Demişler Malda Yalan Mülkte Yalan Gel birazda Sen Oyalan Bosverin Hazineyi Napıcaksınız Ama Bulursanız Bizide Görün Azıcık :)
 

umut_

┌────────────┐ [ 1881 - 193∞ ] └────────────┘
Mesajlar
4,610
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
2,746
Puanları
6,360
Kefenin cebimi var yahu dert ettiğiniz şeye bak ...:hmm:
 

SilverLight

Taş Madencisi
Mesajlar
86
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
26
Puanları
0
Bence o zamanki teknoloji ile yerin yaklaşık 300 metre kadar dibine inerek bir şey gömülüp geri üstünün kapatılması imkansız. 1800'lü yılların öncesine kadar dayanıyor ki günümüz teknolojisi ile bile yapılamayabilir...
 

afesraca

Obsidyen Madencisi
Mesajlar
1,445
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
783
Puanları
2,240
Ruh hali
Bence o zamanki teknoloji ile yerin yaklaşık 300 metre kadar dibine inerek bir şey gömülüp geri üstünün kapatılması imkansız. 1800'lü yılların öncesine kadar dayanıyor ki günümüz teknolojisi ile bile yapılamayabilir...
Ona bakarsan piramitlerin de o zamanlar yapımı imkansızdı
 

twister2000

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
20
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
19
Puanları
0
Bence o zamanki teknoloji ile yerin yaklaşık 300 metre kadar dibine inerek bir şey gömülüp geri üstünün kapatılması imkansız. 1800'lü yılların öncesine kadar dayanıyor ki günümüz teknolojisi ile bile yapılamayabilir...
O Kadar Derine Gömmeye Hacet Yokki Belki Normal Olarak Gömüldü Mamafih Seneler Sonra Toprak İçe Dogru Çöktü :) Veya Bi Magraya Gömüldü Ve Kaymadan Dolayı Magaraların Derinliklerine Girdi :)
 

SincapBey

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
19
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
0
Puanları
80
Hazine falan yok bunlar adanın üstünden girmiş altından çıkmış deniz suyunu doldurmuş adaya yakında batar o ada.
 

Üst