Ruh Var mıdır ?

Ruh var mıdır ?

  • Evet vardır.

    Kullanılan: 7 70.0%
  • Hayır yoktur.

    Kullanılan: 3 30.0%

  • Kullanılan toplam oy
    10

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
Lakin günümüzde o ilk inen kurana dair bilgiler de yok o deri parçalarıyla yazılan kuranın hiçbir sayfasına ulaşılamamış ?
Kaybolmuştur, silinmiştir, yanmıştır, 1400 yıl bunu da gelecek nesillere hatıra bırakalım diyerek saklanamamış bir şey için uzun bir süre. Bence Kuran'ın korunduğuna dair en önemli kanıt bütün dünyada aynı kopyasının olması. Ne kadar eski dönemdeki ne kadar büyük bir siyasi sorunda ayrılmış olursa olsun ( ki kimi topluluklar daha ilk kitap haline getirilen yıllarda ayrıldırlar ) günümüzde hiçbir ülke, mezhep, topluluk farklı bir kurana sahip değildir. Eğer ortada bir karmaşa olsaydı birileri kendi kutsal kitabının oluşturma şansını kaçırmazdı diye düşünüyorum.

Lakin günümüzde o ilk inen kurana dair bilgiler de yok o deri parçalarıyla yazılan kuranın hiçbir sayfasına ulaşılamamış ?
Google'a yazdığın zaman direkt çıkıyor zaten. Birmingham Üniversitesi'nde sergilenen Kuran'ın ilk Kuran olduğu düşünülüyor. Çünkü 568-645 yıllarından kalma bir parşömen ki Kuran, 632 yılından sonra Ebu Bekir tarafından kitap haline getirildi. Bu bulgular ise %95 doğru kabul ediliyor.
Belki ilk yazılandır belki o yıllarda yazılmış bir Kurandır. Sonuçta üzerinden bir parmak izi alıp Ebu Bekir ile karşılaştırabilecek değiliz. Sonuçta ortada uyumlu tarihler ve yıllardır insanlar tarafından saklanan ve aksi iddia edilmemiş bir veri var ve tarih bilimi için bu pek çok yerde yeterli görülmüştür.
 

lSincapl

Nether Yerlisi
Mesajlar
2,060
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
2,108
Puanları
6,790
Ruh diye bir şey elbet ki yoktur, ha siz insan bilincini ruh diye adlandırmak istersiniz belki ancak ruh dinlerde bedene canlılık veren şey olarak geçer. Yani insan bilincinin aslında insanın ruhu olduğunu öne sürmek yanlıştır. Kaldı ki insanın yaşamasını sağlayan şeyin ruh olduğunu söylemekte yanlıştır. Bunu desteklemek için yukarıda tüm organları geri versek ölmüş bir insan geri dirilir mi diye bir çıkarımda bulunmuşlar.

Evet tüm organları yenileseniz dahi insan tekrardan canlanmaz çünkü insan öldüğünde sadece o adını bildiğimiz birkaç organ etkilenmez. Damarlar, hücreler, sinirler, kan ve bunlara dahil birçok kimyasal değişimler olur bir beden öldüğünde. Eğer teoride tüm bu değişimleri yeterince hızlı şekilde geriye çevirebilecek bir teknolojimiz olduğunu düşünürsek evet insan bedeni tekrardan canlanır.

Ölen bedenin kalbini attırdım hava verdim canlanmadı demek ki ruh var gibi bir düşüncede olmak saçmalıktır. Şu anki teknolojimizle ulaşamadığımız bir nokta yüzünden "Yapamıyoruz demek ki şu/bu" kolaya kaçmak, kendini kandırmak ötesi değildir.
 

LordOfTürk

Bööö!
Site İK Yöneticisi
Mesajlar
1,214
En iyi cevaplar
83
Beğeniler
973
Puanları
4,290
Ruh hali
Kaybolmuştur, silinmiştir, yanmıştır, 1400 yıl bunu da gelecek nesillere hatıra bırakalım diyerek saklanamamış bir şey için uzun bir süre. Bence Kuran'ın korunduğuna dair en önemli kanıt bütün dünyada aynı kopyasının olması. Ne kadar eski dönemdeki ne kadar bütün bir siyasi sorunda ayrılmış olursa olsun ( ki kimi topluluklar daha ilk kitap haline getirilen yıllarda ayrıldırlar ) günümüzde hiçbir ülke, mezhep, topluluk farklı bir kurana sahip değildir. Eğer ortada bir karmaşa olsaydı birileri kendi kutsal kitabının oluşturma şansını kaçırmazdı diye düşünüyorum.
Direk yakıldı demek yanlış anlaşılmalara yol açabilir yazdıklarında bazı eksiklikler var onuda ben tamamlayayım. Hz. Peygamber'in huzurunda yazılmış bulunması ve bunun da en az iki şahitle isbat edilmesi şartları arandı. Bir yıl kadar süren ciddi bir çalışmadan sonra Kur'an'ı bir araya getirme işlemi tamamlandı ve toplanan nüshaya Mushaf adı verildi. Ashabın onayının da alınmasından sonra bu Mushaf, Halife Hz.Ebubekir'e teslim edilmiştir. Sonra da müslümanların elinde bulunan, kağıt, ağaç yaprağı, ağaç kabuğu gibi malzemelere yazılmış olan muhtelif sure ve ayetler toplanarak ileride bir karışıklığa yol açmasın diye yakılmıştır. İmam nüsha adı verilen Mushaf, Hz. Ebubekir efendimizin vefatından sonra, Hz. Ömer'e, onun da vefatını müteakip, Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine kızı ve Peygamberimizin hanımı Hz. Hafsa'ya intikal etmiştir.

Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerindeki fetihler sırasında İslamiyet yeni yeni beldelere yayılıyor ve değişik kültürlere mensup kitleler müslümanlığı kabul ediyorlardı. Müslümanların çoğalmasıyla Kur'an kıraatında görülen bazı farklılıklar ihtilaf ve şikayet konusu olmaya başlamıştı. Ordusunda da bu tür olaylara tanık olan kumandan Huzeyfe b. el-Yeman (r.a), halife Hz. Osman'a gelerek, bu konudaki ihtilaf ve şikayetlerin önlenmesi için tedbir almasını istedi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a) gerekli istişarelerden sonra, yine Zeyd b. Sabit başkanlığında bir komisyon kurdu. Hz. Ebubekir devrinde derlenen ve Hz. Hafsa'da bulunan Mushaf esas alınarak yeni mushaflar yazılıp çoğaltılmasını istedi. Komisyon ciddi bir çalışma sonunda istenilen görevi tamamladı. Esas nüsha Hz. Hafsa'ya geri verildi. Yazılan Mushaf’lardan birisi Medine'de bırakıldı ve adına "İmam Mushaf" adı verildi. Diğerleri de Mekke, Küfe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn'e gönderildi. Bu Mushaflarla birlikte birer Kur'an öğretmeni de gönderilmişti. Müslümanlar, ellerinde bulunan Mushafları bunlara göre tashih ettiler, tashihi mümkün olmayanlar ise imha edildi. Bu Mushaflara göre yeni birçok Mushaf yazıldı. Böylece bu ilahî kitap hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

(Alıntıdır)
 

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
Direk yakıldı demek yanlış anlaşılmalara yol açabilir yazdıklarında bazı eksiklikler var onuda ben tamamlayayım. Hz. Peygamber'in huzurunda yazılmış bulunması ve bunun da en az iki şahitle isbat edilmesi şartları arandı. Bir yıl kadar süren ciddi bir çalışmadan sonra Kur'an'ı bir araya getirme işlemi tamamlandı ve toplanan nüshaya Mushaf adı verildi. Ashabın onayının da alınmasından sonra bu Mushaf, Halife Hz.Ebubekir'e teslim edilmiştir. Sonra da müslümanların elinde bulunan, kağıt, ağaç yaprağı, ağaç kabuğu gibi malzemelere yazılmış olan muhtelif sure ve ayetler toplanarak ileride bir karışıklığa yol açmasın diye yakılmıştır. İmam nüsha adı verilen Mushaf, Hz. Ebubekir efendimizin vefatından sonra, Hz. Ömer'e, onun da vefatını müteakip, Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine kızı ve Peygamberimizin hanımı Hz. Hafsa'ya intikal etmiştir.

Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerindeki fetihler sırasında İslamiyet yeni yeni beldelere yayılıyor ve değişik kültürlere mensup kitleler müslümanlığı kabul ediyorlardı. Müslümanların çoğalmasıyla Kur'an kıraatında görülen bazı farklılıklar ihtilaf ve şikayet konusu olmaya başlamıştı. Ordusunda da bu tür olaylara tanık olan kumandan Huzeyfe b. el-Yeman (r.a), halife Hz. Osman'a gelerek, bu konudaki ihtilaf ve şikayetlerin önlenmesi için tedbir almasını istedi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a) gerekli istişarelerden sonra, yine Zeyd b. Sabit başkanlığında bir komisyon kurdu. Hz. Ebubekir devrinde derlenen ve Hz. Hafsa'da bulunan Mushaf esas alınarak yeni mushaflar yazılıp çoğaltılmasını istedi. Komisyon ciddi bir çalışma sonunda istenilen görevi tamamladı. Esas nüsha Hz. Hafsa'ya geri verildi. Yazılan Mushaf’lardan birisi Medine'de bırakıldı ve adına "İmam Mushaf" adı verildi. Diğerleri de Mekke, Küfe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn'e gönderildi. Bu Mushaflarla birlikte birer Kur'an öğretmeni de gönderilmişti. Müslümanlar, ellerinde bulunan Mushafları bunlara göre tashih ettiler, tashihi mümkün olmayanlar ise imha edildi. Bu Mushaflara göre yeni birçok Mushaf yazıldı. Böylece bu ilahî kitap hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

(Alıntıdır)
Evet onu biraz detaylandırayım yanlış anlaşılabilir. Daha sonraki müslümanlar bu değerli ilk kitabı evlerinde tutmuş ama müzecilik anlaşıyı olmadığı için ona özel oda ve cam kapak ayırmadıkları için yıllar içinde bir şekilde zarar görmüş olabilir.

Ruh diye bir şey elbet ki yoktur, ha siz insan bilincini ruh diye adlandırmak istersiniz belki ancak ruh dinlerde bedene canlılık veren şey olarak geçer. Yani insan bilincinin aslında insanın ruhu olduğunu öne sürmek yanlıştır. Kaldı ki insanın yaşamasını sağlayan şeyin ruh olduğunu söylemekte yanlıştır. Bunu desteklemek için yukarıda tüm organları geri versek ölmüş bir insan geri dirilir mi diye bir çıkarımda bulunmuşlar.

Evet tüm organları yenileseniz dahi insan tekrardan canlanmaz çünkü insan öldüğünde sadece o adını bildiğimiz birkaç organ etkilenmez. Damarlar, hücreler, sinirler, kan ve bunlara dahil birçok kimyasal değişimler olur bir beden öldüğünde. Eğer teoride tüm bu değişimleri yeterince hızlı şekilde geriye çevirebilecek bir teknolojimiz olduğunu düşünürsek evet insan bedeni tekrardan canlanır.

Ölen bedenin kalbini attırdım hava verdim canlanmadı demek ki ruh var gibi bir düşüncede olmak saçmalıktır. Şu anki teknolojimizle ulaşamadığımız bir nokta yüzünden "Yapamıyoruz demek ki şu/bu" kolaya kaçmak, kendini kandırmak ötesi değildir.
İlk mesajımda dediğim gibi kelimelerin anlamlarını tam oturtmamaktan kaynaklı bir sorun var burada. Ruhun dinlerde insan bilinci anlamında kullanılmadığından nasıl eminsiniz. Biz bu gün kişi öldükten sonra sakalları uzuyor demek ki deri hücreleri hala canlı diyoruz ama bizim kullandığımız canlılık kavramı ile o dönemdeki canlılık kavramı bir değil. O dönemde bilinçli hareket yapana canlı yapmayana cansız diyorlardı. Bu yüzden sakalı uzadı demek ki derisi canlı demezlerdi yani canlı derken bilinçlileri içeren bir anlamı kastediyorlardı. Daha sonra bilimler ilerlerken kendi terimlerini oluşturup böyle sorunlar yaşamamak için kelimelerin anlamlarını belirlediler bu yüzden kelimenin anlamı biraz değişti.
Ölü canlandırma ile ilgili konu ilerler ve gerekli temel oluşursa bir fikir daha paylaşabilirim ama şimdilik şunu söyleleyim nöroloji günümüzün gelişmekte olan bilimi ve bilincin kaynağı tartışılıyor. Bu yüzden Frankenstein'in yazıldığı yıllardaki gibi sağlıklı organlara elektrik verdik mi canlanır şeklindeki indirgemeci anlayışı kenara bırakalım.
 

MrAnilcaan_K

TurboMC Plugin paketi Hizmetleri
Mesajlar
127
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
44
Puanları
230
Ruh hali
İlk Kur'an-ı Kerime neden ihtiyaç duyulsun? Kur'an-ı Kerim korunmuştur ve Peygamber efendimiz (sav) zamanından beri hafızlar tarafından sürekli ezberlenmiştir bu sayede bozulamamıştır ki şuana kadarki en eski Kur'an-ı Kerim el yazması 1370 yıl öncesine ait ve yapılan testlerde %95 lik büyük bir olasılık ile 568-645 yılları arasında yazıldığı yapılan testler sonucu ortaya çıkmıştır ki Kur'an-ı Kerim 610-632 yılları arasında indirildiğine göre ilk yazılanlardan diyebiliriz.
Lakin Kur'an-ı Kerimin ayetle korunduğunu için değiştirilmedi diyorsun çok büyük ihtimalle lakin hani incile tevrata da Allahın sözü diyoruz ya onlarda incil ve tevratın değişmeyeceğine dair ayetler var peki onların değiştiğine neden inanıyoruz ?
 

lSincapl

Nether Yerlisi
Mesajlar
2,060
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
2,108
Puanları
6,790
İlk mesajımda dediğim gibi kelimelerin anlamlarını tam oturtmamaktan kaynaklı bir sorun var burada. Ruhun dinlerde insan bilinci anlamında kullanılmadığından nasıl eminsiniz. Biz bu gün kişi öldükten sonra sakalları uzuyor demek ki deri hücreleri hala canlı diyoruz ama bizim kullandığımız canlılık kavramı ile o dönemdeki canlılık kavramı bir değil. O dönemde bilinçli hareket yapana canlı yapmayana cansız diyorlardı. Bu yüzden sakalı uzadı demek ki derisi canlı demezlerdi yani canlı derken bilinçlileri içeren bir anlamı kastediyorlardı. Daha sonra bilimler ilerlerken kendi terimlerini oluşturup böyle sorunlar yaşamamak için kelimelerin anlamlarını belirlediler bu yüzden kelimenin anlamı biraz değişti.
Ölü canlandırma ile ilgili konu ilerler ve gerekli temel oluşursa bir fikir daha paylaşabilirim ama şimdilik şunu söyleleyim nöroloji günümüzün gelişmekte olan bilimi ve bilincin kaynağı tartışılıyor. Bu yüzden Frankenstein'in yazıldığı yıllardaki gibi sağlıklı organlara elektrik verdik mi canlanır şeklindeki indirgemeci anlayışı kenara bırakalım.
Dediğim canlılık kısmı yanlış anlaşılmış sanırım, canlılık kısmını yaşam olarak da değiştirebiliriz. Şimdi dinlerde ruh olarak kullanılan şey tanrının yaşayan varlıklara verdiği bir nevi can. Yanlış hatırlamıyorsam dinlerde insan topraktan üretiliyor ardından yaşayabilmesi için tanrı bu bedene bir ruh veriyordu.

Bilinç insanın düşünebilmesidir, bir şeyleri kavrayabilmesidir. Bu yüzden bilinç ve canlının yaşamı ruh gibi tek bir terim yerine iki farklı terim olarak ele alınmalıdır. Uyurken bilincimiz kapalıdır ancak yine de yaşamaya devam ederiz.

Ölü canlandırma olayında evet gerekli uzmanlığa sahip değilim ancak okuduğum bir yerden aklımda kalanları yazmıştım. Anlatmak istediğim şey ölü bedene elektrik vermekten öteydi. Canlılar hemen anında ölen varlıklar değillerdir, vücudun ölmesi dakikalar belki saatler alıyormuş diye duymuştum. Bu sırada vücutta ise kimsayal ve fiziksel olarak aşırı fazla değişimler yer alıyormuş.

Yani eğer bir gün olur da teknolojik olarak tüm bu değişimleri düzeltebilecek kadar ütopik bir seviyeye gelirsek vücut ölmeden kurtarılmasının mümkün olabileceğini ve bu durumunda ruh ile alakalı olmadığından bahsetmek istemiştim. Umarım fikirlerimi yeterince düzgün şekilde anlatabilmişimdir.
 

MrAnilcaan_K

TurboMC Plugin paketi Hizmetleri
Mesajlar
127
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
44
Puanları
230
Ruh hali
Ruh diye bir şey elbet ki yoktur, ha siz insan bilincini ruh diye adlandırmak istersiniz belki ancak ruh dinlerde bedene canlılık veren şey olarak geçer. Yani insan bilincinin aslında insanın ruhu olduğunu öne sürmek yanlıştır. Kaldı ki insanın yaşamasını sağlayan şeyin ruh olduğunu söylemekte yanlıştır. Bunu desteklemek için yukarıda tüm organları geri versek ölmüş bir insan geri dirilir mi diye bir çıkarımda bulunmuşlar.

Evet tüm organları yenileseniz dahi insan tekrardan canlanmaz çünkü insan öldüğünde sadece o adını bildiğimiz birkaç organ etkilenmez. Damarlar, hücreler, sinirler, kan ve bunlara dahil birçok kimyasal değişimler olur bir beden öldüğünde. Eğer teoride tüm bu değişimleri yeterince hızlı şekilde geriye çevirebilecek bir teknolojimiz olduğunu düşünürsek evet insan bedeni tekrardan canlanır.

Ölen bedenin kalbini attırdım hava verdim canlanmadı demek ki ruh var gibi bir düşüncede olmak saçmalıktır. Şu anki teknolojimizle ulaşamadığımız bir nokta yüzünden "Yapamıyoruz demek ki şu/bu" kolaya kaçmak, kendini kandırmak ötesi değildir.
Çok iyi anlatmışsın üstad anlatmak istediğim aslında tamda buydu
 

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
Dediğim canlılık kısmı yanlış anlaşılmış sanırım, canlılık kısmını yaşam olarak da değiştirebiliriz. Şimdi dinlerde ruh olarak kullanılan şey tanrının yaşayan varlıklara verdiği bir nevi can. Yanlış hatırlamıyorsam dinlerde insan topraktan üretiliyor ardından yaşayabilmesi için tanrı bu bedene bir ruh veriyordu.

Bilinç insanın düşünebilmesidir, bir şeyleri kavrayabilmesidir. Bu yüzden bilinç ve canlının yaşamı ruh gibi tek bir terim yerine iki farklı terim olarak ele alınmalıdır. Uyurken bilincimiz kapalıdır ancak yine de yaşamaya devam ederiz.

Ölü canlandırma olayında evet gerekli uzmanlığa sahip değilim ancak okuduğum bir yerden aklımda kalanları yazmıştım. Anlatmak istediğim şey ölü bedene elektrik vermekten öteydi. Canlılar hemen anında ölen varlıklar değillerdir, vücudun ölmesi dakikalar belki saatler alıyormuş diye duymuştum. Bu sırada vücutta ise kimsayal ve fiziksel olarak aşırı fazla değişimler yer alıyormuş.

Yani eğer bir gün olur da teknolojik olarak tüm bu değişimleri düzeltebilecek kadar ütopik bir seviyeye gelirsek vücut ölmeden kurtarılmasının mümkün olabileceğini ve bu durumunda ruh ile alakalı olmadığından bahsetmek istemiştim. Umarım fikirlerimi yeterince düzgün şekilde anlatabilmişimdir.
Gayet güzel anlatmışsınız. Canlıların yavaşça öldüğü ve bu sırada değişimleri düzenleyerek ölümü engellemek elbette mümkün hatta nanoteknolojini sağlık için en son noktası bu olabilir ve ulaşırsak bu müthiş olur. Ama üzücü kısım şu ki beyin hassas olduğu için en çabuk öleni ve burada bir de ilginç soru aklıma geliyor, bedenini kurtarsak daha sonra bozulmuş tamamen ölümü gerçekleşmiş bir beyni ( belki de anne karnındaki bazı süreçleri yeniden oluşturarak ) yeniden inşa etsek, ölen mi gelmiş olur yoksa yeni biri mi doğmuş olur?
Bence yeni biri doğmuş olur özellikle de bilinç oluşumu entropi ile alakalıysa.
 

MrAnilcaan_K

TurboMC Plugin paketi Hizmetleri
Mesajlar
127
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
44
Puanları
230
Ruh hali
Gayet güzel anlatmışsınız. Canlıların yavaşça öldüğü ve bu sırada değişimleri düzenleyerek ölümü engellemek elbette mümkün hatta nanoteknolojini sağlık için en son noktası bu olabilir ve ulaşırsak bu müthiş olur. Ama üzücü kısım şu ki beyin hassas olduğu için en çabuk öleni ve burada bir de ilginç soru aklıma geliyor, bedenini kurtarsak daha sonra bozulmuş tamamen ölümü gerçekleşmiş bir beyni ( belki de anne karnındaki bazı süreçleri yeniden oluşturarak ) yeniden inşa etsek, ölen mi gelmiş olur yoksa yeni biri mi doğmuş olur?
Bence yeni biri doğmuş olur özellikle de bilinç oluşumu entropi ile alakalıysa.
Çok güzel anlatmışsın bence de yeni biri doğmuş olabilir birde beyin nakli olsa karşıdaki adam beyninindeki bilgileri nakil edilen adama mı geçer yoksa bilgiler sıfırlanır mı bunu da çok merak ediyorum doğrusu
 

EnesFearless

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
39
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
18
Puanları
200
Ruhu yaratan ve bizim ruh olduğumuzu söyleyen deyilmi acaba?
Ruh yoksa ne çıkıcak bu vicuttan?
olmayan şey çıkarsa ne olcak?
Ben sana o anlamda demedim.
Ruh yoksa Allah ta yoktur.
O zaman öldüğümüzde ....
wat
beyin yanıt vermeyi bıraktı. Hay yapacağın konuya ya beynim çalışmıyor sayende be reis ya :D
Burada dediğin şey o zaman çok saçma geliyor bana, sen burada neyi kanıt olarak gördün?
Sen "Ruh yoksa Allah ta yoktur." diyorsun ve cümlende Allah (c.c)'ü "Ruh" gibi göstermiş oluyorsun.
Bana sanki böyle geldi fakat demişsinki "Ruhu yaratan ve bizim ruh olduğumuzu söyleyen deyilmi acaba?"
Bizim daha kim bilir çözemediğimiz kaç şey var? Senin dediğin şey bunun üzerinede saçma gelebilir.
"olmayan şey çıkarsa ne olcak?" "olmayan şey çıkarsa ne olcak?" mı?
Olmayan şeyin çıkması mı?

Secde Suresi - 9 ayetinde derki "Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş"

Bilim her zaman doğru değildir bunun en büyük kanıtı tarihtir. Bilimde bir bilgi bugün doğru yarın yalan olarak kabul edilebilir bundan dolayı henüz bir şeyin kanıtlanmamış olması onun tam olarak olmadığı anlamına da gelmez ve bilimde hiçbir zaman mutlak doğru yoktur. Tarih boyunca bilimin yetmediği yerlerde hep felsefe öne çıkmıştır bazı şeyleri anlamak için felsefeye bakabiliriz.
Öncelikle biz "İnsan"lar sanırım Allah (c.c)'yi hayal edemeyiz. Burada senin dediğinde "ruhundan ona üflemiş" burada öncelikle "ruh" kelimesini zaten aratsanız ne dediğimi pek anlayabilirsiniz.
 

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
Çok güzel anlatmışsın bence de yeni biri doğmuş olabilir birde beyin nakli olsa karşıdaki adam beyninindeki bilgileri nakil edilen adama mı geçer yoksa bilgiler sıfırlanır mı bunu da çok merak ediyorum doğrusu
Hafıza için pek çok görüş olsa da ciddi olanları beyinde bir yerde olduğunu varsayıyor. Böyle bir şey olur da bilgiler sıfırlanırsa yer yerinden oynar.
 

EnesFearless

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
39
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
18
Puanları
200
Hafıza için pek çok görüş olsa da ciddi olanları beyinde bir yerde olduğunu varsayıyor. Böyle bir şey olur da bilgiler sıfırlanırsa yer yerinden oynar.
Böyle bir şey zaten olursa "İnsan"lar artık sadece bunu yapmaya başlarsa "Doğa" gibi bir şey olmayabilir. İyi gibi gözükse de "Doğa" iyice bozulabilir ve "İnsan"lar artık "sağlıksız" ürünler yemeye başlayabilir ve bu da "Dünya" sonuna doğru götürebilir belki. Bir de "ileri ki zamanlar" diyorsunuzda "ileri ki zamanlar" nereden biliyorsunuz yapılabileceğini?
 

furkan3000

Obsidyen Madencisi
Emektar Üye
Mesajlar
1,427
En iyi cevaplar
62
Beğeniler
668
Puanları
3,710
Ruh hali
Böyle bir şey zaten olursa "İnsan"lar artık sadece bunu yapmaya başlarsa "Doğa" gibi bir şey olmayabilir. İyi gibi gözükse de "Doğa" iyice bozulabilir ve "İnsan"lar artık "sağlıksız" ürünler yemeye başlayabilir ve bu da "Dünya" sonuna doğru götürebilir belki. Bir de "ileri ki zamanlar" diyorsunuzda "ileri ki zamanlar" nereden biliyorsunuz yapılabileceğini?
Olur demedim sadece olursa şöyle olur diyerek fikrimi paylaştım.
 

lSincapl

Nether Yerlisi
Mesajlar
2,060
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
2,108
Puanları
6,790
Gayet güzel anlatmışsınız. Canlıların yavaşça öldüğü ve bu sırada değişimleri düzenleyerek ölümü engellemek elbette mümkün hatta nanoteknolojini sağlık için en son noktası bu olabilir ve ulaşırsak bu müthiş olur. Ama üzücü kısım şu ki beyin hassas olduğu için en çabuk öleni ve burada bir de ilginç soru aklıma geliyor, bedenini kurtarsak daha sonra bozulmuş tamamen ölümü gerçekleşmiş bir beyni ( belki de anne karnındaki bazı süreçleri yeniden oluşturarak ) yeniden inşa etsek, ölen mi gelmiş olur yoksa yeni biri mi doğmuş olur?
Bence yeni biri doğmuş olur özellikle de bilinç oluşumu entropi ile alakalıysa.
Bu çok garip aynı zamanda bir o kadar da güzel bir sordu oldu, hatta sanıyorum konu yavaş yavaş felsefeye kaymaya başlayacak bundan sonra.

Bana kalırsa birey/kişi dediğimiz şey kişinin yaşadıkları ve tecrübeleridir, eğer ki dediğiniz durumda kişinin o ana kadar yaşadığı tüm deneyimleri bir şekilde beyinde tekrar simüle edebilirsek kişi tecrübelerine dayalı şekilde yaşayacak ve hayatını ona göre şekillendireceği için yine aynı kişi olacaktır.
 

Üst